Hakikat Sonrası Siyaset, Felsefe, Medya, Uluslararası İlişkiler İçinde Post Hakikatin İlk Evresi Yankı Odaları: Yalan haber mi daha hızlı yayılıyor Coronavirüs mü?
Citation
Özçelik, Bülent. (Ed.) (2021). Hakikat Sonrası. Nika Yayınevi. Ankara.Abstract
Hakikat kavramının sıkça sorgulandığı günümüz dünyasında, kavramın politik, sosyolojik, felsefi ve iletişimsel yönden sorgulanması oldukça önemlidir. Tarihsel süreç içerisinde özellikle felsefe ile başlayan hakikat tartışmaları günümüze dek geçerliliğini korumaktadır. Aristoteles’in Retorik (2016) adlı eserinde yazdığı, politikacıların halkı ikna etmek için sıklıkla kullandığı ethos, pathos ve logos kavramları, çağdaş düşünce dünyasında post hakikat kavramının ilk zeminini oluşturmaktadır. Antik Yunan ve Roma kültürüne ait kimi metinlerde kullanılan parrhesia kavramı, dürüst ve özgür konuşma, hakikat sevgisinden ötürü ölebilme ihtimaline karşı “her şeyi söylemek” olarak belirtilirken (Kalaycı, 2013), günümüzde bahsedilen kavramın pratikte karşılığını yitirdiğini söylemek mümkündür. Hakikatin silikleşmeye yüz tuttuğu postmodern dönem, Lyotard’ın deyişi ile büyük anlatılara yönelik güvensizlik (1994) durumuna karışık gelmektedir. Foucaoult’un sıklıkla üzerinde durduğu bilgi ve iktidar konusu, hakikat kavramı ile doğrudan ilişkilidir. İktidar bilgi üreten, ürettiği bilgi ile özneyi itaatkâr kılan bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla üretilen bilginin hakikati yansıtıp yansıtmadığı ayrı bir tartışma konusudur. İktidar, dil üzerinden söylem üreten ve kimi teknik araçları kullanarak dinleyenleri istenilen yönde ikna edebilme gücüne sahip bir erktir. Retorik unsurlarını da sıklıkla kullanan iktidar mekanizması, kendi çıkarları doğrultusunda bilgi ve söylem üretmekte, böylelikle hakikatin kendisini sorunlu bir hale getirmektedir. Siyasi açıdan özellikle tartışma konusu olan post hakikat, köken olarak çok eski dönemlere dayansa da özellikle İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılması ve Trump’ın Amerikan Başkanlık seçimlerini kazanması ile yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. İngiliz sağlık sistemi ücretinin AB’ye aktarılması söyleminin yayılması, sağlık sisteminden yeterince faydalanamayan İngilizlerin AB’ye karşı tepki göstermesine sebep olmuş ve post hakikat kavramı tartışmalarını gündeme getirmiştir. Donald Trump’ın seçim döneminde medya aracılığı ile asılsız iddialar ortaya atması yine siyasetin hakikati manipüle ettiği konusunu bir kez daha gündeme getirmiştir. Özellikle devletin ideolojik bir aygıtı olan medya, hakikatin yitirilmesinde büyük bir etkiye sahiptir. Kitlelere sunulan bilgi ve enformasyonun yarattığı karmaşa içerisinde hakikatin silikleşmeye başlaması, enformasyonun hızla değişimleri tetiklediğini göstermektedir. Yeni medyanın gelişmesi beraberinde hız kavramını getirmiş ve bireylerin gündelik hayatı da bu hıza entegre hale gelmiştir. Her türlü enformasyonun kitlesel olarak yaygınlaştığı yeni medya, bireylerin büyük ölçüde haber edindiği ve sosyalleştiği yeni bir mecra olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle medya okuryazarlığının gelişmediği ve uygulanmadığı ülkelerde kullanıcılar, enformasyonu büyük bir hızla tüketip yaygınlaştırmaktadır. Sosyal medyanın ötekileştirme ve kamplaşma mantığını beslemesi ise kullanıcıların düşmanca bir bilişsel duruma geçmesine sebep olmaktadır. Yankı odaları adı verilen bu durum, nefret söyleminin medya üzerinden büyük ölçüde devam ettiğini göstermektedir. Her şeyin bir simülasyondan ibaret olduğunu belirten Baudrillard’a göre kurgu, doğası gereği insanlığı inandırıcılık ve hakikatten uzaklaştırmaktadır. Bu çalışmada, bu uzaklaşmayı sağlayan kitle iletişim araçları hakikatin üretilmesi ve devam ettirilmesi bağlamında koronavirüs sürecinde yayılan yanlış bilgi ve haberler üzerinden incelenecektir. Özellikle 2020 yılının en önemli olaylarından biri olup tüm dünyayı etkileyen Covid 19 salgınıyla ilgili virüs haberlerinin yayılım hızı ve hakikat ile olan ilişkisi konu dahilinde değerlendirilecektir.