PREMATÜRE BEBEKLERİN PARENTERAL BESLENMESİNDE OMEGA YAĞ ASİTLERİ
Abstract
Amaç: Normal gebelik süresi, annenin son menstrüasyon tarihinden itibaren 40 haftadır. Dünya Sağlık
Örgütü (DSÖ), 37. gestasyonel haftadan önce olan canlı doğumları “prematüre doğum” olarak
adlandırmaktadır (1). Bebekler için en ideal besin anne sütüdür ve doğumdan sonra mümkün olan en
kısa sürede tüm bebeklere anne sütünün verilmesi amaçlanmalıdır. Besin maddelerini oral ya da enteral
yolla alamayan ve/veya bu yollardan yeterli enerji ve besin öğesi ihtiyacını karşılayamayan prematüre
bebeklere ise ilk saatten itibaren total parenteral beslenme (TPN) başlanmalıdır (2). Yoğun erken
TPN’nin amacı; intrauterin büyüme hızının yakalanması, bilişsel skorların iyileştirilmesi, mortalite
oranının düşürülmesi, ağırlık kaybının azaltılması ve pozitif nitrojen dengesinin sağlanmasıdır (2).
TPN’nin içeriğinde yer alan yağ asitleri, non-protein enerjiyi sağlayarak pozitif nitrojen dengesinin
korunmasında görev alırlar (3). Bu bildiride; “Prematüre bebeklerin parenteral beslenmesinde omega
yağ asitlerinin etkileri ile ilgili genel bilgiler” özetlenmiştir.
Ana Metin:Prematüre bebekler, miadında doğan bebeklere kıyasla daha düşük endojen lipid deposuna
sahiptirler (3). Parenteral lipid emülsiyonları; yüksek enerji, düşük hacim ve esansiyel yağ asidi
içerikleri ile prematüreler için non-protein enerji kaynağıdır (4, 5). İlgili alanda gerçekleştirilen;
“Preterm Bebeklerde Yüksek Erken Parenteral Lipid (HELP)” çalışmasında; çok düşük doğum ağırlıklı
(ÇDDA) bebeklere, yüksek erken dozda parenteral lipid sağlanmasının ağırlık kaybı oranını azalttığı,
büyüme geriliği riskini düşürdüğü gözlemlenmiş ve verilen lipid emülsiyonu miktarı ile büyüme
arasında pozitif ilişki olduğu saptanmıştır (4).
Omega-3 yağ asitleri; postnatal beyin gelişimi ve hücre metabolizmasında görevlidir (7).
Dokosaheksaenoik asit (DHA) birikiminin gebeliğin son trimesterinde gerçekleşmesi sebebiyle
prematüre bebek eksojen bir DHA kaynağına bağımlıdır (6). 222 prematüre bebeğin dâhil edildiği bir
çalışmada, Omega-3 ile zenginleştirilmiş lipid emülsiyonu (SMOFlipid) kullanımının prematüre
bebeklerde ağırlık kaybını azalttığı ve parenteral beslenme sonucu gelişebilecek karaciğer hastalığı
(PNALD) ile ilişkili komplikasyonları geciktirdiği saptanmıştır (3).
Omega-6 yağ asitleri, eikazonoid sentezi sürecinde lökotrien B4 üretimini uyararak proinflamatuvar etki
göstermektedir (6). Bu durum, Omega-6 açısından zengin bir lipid emülsiyonunun proinflamatuar
eikozanoid üretimine neden olarak oksidatif stres ve sistemik inflamasyon artışa yol açacağına dair
endişeleri beraberinde getirmektedir (5). Buna ek olarak; Omega-6 yağ asitlerinin parenteral beslenme
ile ilişkili kolestazda rolü olduğu ve trigliserid transportunu bozduğu bildirilmektedir (2, 7).
Tekli doymamış yağ asitlerinin (MUFA) çoklu doymamış yağ asitlerinin (PUFA) yerini alması ile
birlikte lipid peroksidasyonu ve inflamasyonun azalacağı düşünülmektedir (8). Yapılan bir çalışmada;
zeytinyağı bazlı lipid emülsiyonunun, soya fasulyesi yağı bazlı lipid emülsiyonu ve karışık lipid
emülsiyonuna karşı anti-inflamatuar etkisinin daha üstün olduğu gözlenmiştir (5). Burada atlanılmaması
gereken nokta, MUFA’ların esansiyel yağ asidi içermemeleridir (9). TPN ile beslenmede esansiyel yağ
asidi eksikliğinden kaçınmak için PUFA’lar muhakkak TPN içerisinde yer almalıdır (10).
Sonuç:Mevcut çalışmalar, omega yağ asitleriyle ilgili çelişkili kanıtlar sunmaktadır. “Türkiye
Neonatoloji Derneği Prematüre Rehberi” özellikle uzun süreli (>21 gün) parenteral beslenmede balık
yağı bazlı lipid emülsiyonların kullanılması önermektedir (2). Parenteral beslenmede omega yağ asidi
kaynaklarının etkilerinin net olarak belirlenebilmesi için alanda gerçekleştirilecek daha çok çalışmaya
ihtiyaç duyulmaktadır. Mevcut durumda klinisyenlerin en doğru bilgi alacağı kanallar, dernekler
tarafından hazırlanan kılavuzlardır.