Kapadokya Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi
DSpace@KÜNASİS, Kapadokya Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.

DSpace'deki Bölümler
Koleksiyonlarını listelemek için bir bölüm seçin.
Listeleniyor 1 - 5 / 6
- Academic Units
- Administrative Units
- Cappadocia University Publications
- Regulations
- Data Warehouse
- Private Archives
Güncel Gönderiler
Tehdit, Risk ve Fırsatlar Bağlamında 2024’ten 2025’e: Dünya Nereye Gidiyor?
(Kapadokya Üniversitesi, 2025) İSMAYIL, Toğrul
Güney Kafkasya’da devletlerin tarihi ve siyasi ilişkileri çok uzun zamanlara dayandığı için bu coğrafyada tarihsel süreçler birbirine bağlı şekilde ilerlemiştir. Bu coğrafya, ismini Kafkas
Dağları’ndan almaktadır. Bir geçiş coğrafyası olan Kafkasya, “güney” ve “kuzey” olarak siyasal açıdan ayrılmış olsa da tarih boyunca bu coğrafya bir bütün olarak var olmuştur. Çünkü
burası, halkların geçiş noktasıdır. Tarih boyunca kuzeyden güneye, güneyden kuzeye hep bir geçiş güzergâhı olmuştur. Bunun tarihî izleri bugün dahi görülebilmektedir.
Avrasya ve Türkiye.
(Kapadokya Üniversitesi, 2024) KILIÇ, Alev
Avrasya ve Türkiye’nin konumu özel bir öneme sahiptir. Devletler, Avrasya’yı tanımlarken kendilerine özgü jeopolitik anlamlar yükleyebilmektedirler. Örneğin Rusya, Avrasya tanımını yaparken özellikle Orta Asya’yı kendi “arka bahçesi” olarak konumlandırmaktadır. Çin ise Avrasya’yı “Batı’ya açılan kapısı” olarak ve aynı zamanda “yayılma ve iletişim noktası” olarak görmektedir.
Buket Uzuner’in Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları Roman Serisinde Şamanizm ve Çevre
(İdeal Kitap, 2022) Okutan Davletov, Nükhet; Davletov, Timur; 0000-0001-9312-8385; Kapadokya Üniversitesi, Beşeri Bilimler Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; Okutan Davletov, Nükhet
Günümüzde insanlığın doğayla birlikte kendi geleceğini de yok etme eşiğine gelmiş bulunması nedeniyle tüm dünyada yerli kültürlerin bilgeliğine ve özellikle Şamanizme ilgi artmıştır. Bunun sebebi ise Şamanizmin insan değil, doğa merkezli olması olarak görülmesidir. Batı dünyası akademik ve sanatsal boyutta bir arayışa girip edebiyatta olduğu gibi farklı çağdaş sanat dallarında da Şaman kültüründen ve Şamanik doğa felsefesinden faydalanmaya başlamışken Türk halkları ise bu alt yapıya zaten sahip olmalarına karşın kültürlerini ve geleneksel dünya görüşlerini tanıtma konusunda dünyanın gerisinde kalmaktadırlar. Nitekim erken Orta Çağ’da eski Türkler toprağa ve suya özel bir kutsiyet atfetmiş, bunları Türk runik metinlerinde ıduk yani kutsal sıfatıyla nitelemiş ve bunlara irade sahibi birer ilahi varlık olarak tapınmışlardır. Türk dilinin ve edebiyatının ilk yazılı eserlerinden olan Moğolistan bölgesi Köktürk ve Uygur kağanlık yazıtları ile Güney Sibirya’daki Kırgız yazıtlarında geçen kutsal yer ve su iyeleri (sahip ruhlar/tanrılar) anlamındaki yir-sub (Yer-Su) kavramı bu noktada özellikle mühimdir. Geleneksel Türk dünya görüşünde bu kavrama atfedilen değer öyle büyük olmuştur ki yer-su, zaman içinde toprağı, suyu, ağacı ve üzerindeki tüm varlıklarıyla birlikte kutsal kabul edilen vatan anlamına ulaşmıştır. Gerçekten de çağdaş Hakas dilinde varlığını hala sürdüren çir-suğ yani yer-su kavramı bugün de vatan, yurt, memleket gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Buket Uzuner’in Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları roman serisi ise iklim krizi, küresel ısınma, kirlilik gibi çeşitli çevre problemlerini işlemesinin yanı sıra hayvan çalışmaları ve kadın çalışmaları disiplinlerinde de değerlendirilebilecek meselelere atıfta bulunarak alandaki bir açığı doldurmaktadır. Ancak Uzuner’in söz konusu serisini oluşturan Su, Toprak ve Hava romanlarını Türk edebiyatında ekokurgu içerisinde değerlendirilen diğer eserlerden ayıran nokta, yazarın bu eserlerde doğrudan yaşayan bir din olan Türk Şamanizminden ve bu konudaki birincil kaynaklardan beslenmesidir. Bu çalışmada ise Uzuner’in romanlarındaki Şamanik unsurlar literatür taramasının yanı sıra güncel saha araştırması verileri ile de desteklenerek çevre bilinci bağlamında detaylıca ele alınmıştır.
Altın Köl I (E 28) Yazıtında Geçen Umay Beg İfadesi Üzerine
(Bilig, 2024) Okutan Davletov, Nükhet; Davletov, Timur B.; 0000-0001-9312-8385; Kapadokya Üniversitesi, Beşeri Bilimler Fakültesi, İngilizce Mütercim ve Tercümanlık Bölümü; Okutan Davletov, Nükhet
Türklerin geleneksel inanç sistemindeki yeri ilk olarak Türk runik metinleriyle tanıklanan Umay, sıklıkla hamile ve lohusa kadınları koruyan, insan ve hayvan yavrularının doğması için gerekli kut yani ruhu verip onları koruyan dişi bir kutsal varlık olarak tanımlanmaktadır. Etnografik dönem ve günümüz kayıtları da Umay’ı bu doğrultuda değerlendirmeye olanak veren bilgilerle doludur. Bu sebeple Yenisey bölgesi epitaflarından E 28 numaralı Altın Köl I yazıtında geçen umay beg ifadesinin anlamı üzerinde bir fikir birliğine varılamadığı; yetki sahası hamilelik, doğum ve lohusalık üçgeninde görülen dişi bir kutsal varlık ile eril bir unvan olduğu düşünülen beg yani bey unvanının yan yana gelmesinin kontekste uymadığı görüşünden yola çıkılarak yapılan okumaların çoğunlukta olduğu görülmektedir. Bu çalışmada ise Yenisey sahası epitafik runik yazıtlarından E 28 numaralı Altın Köl I yazıtında geçen tartışmalı umay beg ifadesi hakkında Kormuşin’in okuma ve anlamlandırması desteklenmekle birlikte Umay’a beg denmesinin potansiyel sebebi daha önce yapılmamış bir şekilde Sibirya Türklerinin inançları ve mitolojisi üzerinden açıklanmaktadır.
İnsan ve Çevre İlişkisi Bağlamında Türk Şamanizmi
(Ege Üniversitesi Yayınları, 2022) Okutan Davletov, Nükhet; Davletov, Timur; 0000-0001-9312-8385; Kapadokya Üniversitesi, Beşeri Bilimler Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; Okutan Davletov, Nükhet
Bu çalışmada çevrecilik meselesi ve çevre felsefesi, Türklerin en eski inanç sistemi olan ve Kam inancı, Kamlık, Şaman dini veya Şamanlık gibi adlarla da karşılanan, ancak bununla birlikte Türkoloji ve sosyal bilimlerde din olup olmadığı, ayrıca Türklerle ilgisinin bulunup bulunmadığı konusunda tartışmaların sürdüğü Şamanizm bağlamında irdelenmeye çalışılmaktadır. Bu amaç doğrultusunda hem kadim bilgelik ürünü olan ve sözlü kültür yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar ulaşan Türk Şaman mitolojisinden hem de Türklerin kendi yazılı belgelerinden örnekler verilmektedir. Ayrıca bu bildiri içerisinde Batılı ve Doğulu tarihî kaynaklar da takip edilerek konuyla ilişkilendirilebilecek motifler üzerinde durulmaktadır. Türkiye Türkolojisinde olduğu gibi farklı alanlarda ortaya koyulmuş İngilizce ve Rusça bilimsel literatürde de insan-çevre, insan-hayvan ilişkileri ya da insanın doğa içindeki konumu meselesinin Şamanizm üzerinden yeteri kadar incelenmemiş olduğu görülmekte, konuyla ilgili araştırmaların yetersizliği göze çarpmaktadır. Ancak Şamanizm, insanı varoluşun merkezine koymadığı gibi onu doğanın bir parçası olarak konumlandıran kadim bir inanç sistemi ve kültür olması nedeniyle söz konusu alan için kaynaklık yapabilecek özgün bir dünya görüşüne sahiptir. Nitekim son dönemde dünyada ve Türkiye’de Şamanizm konusunda akademik ve popüler seviyede merakın arttığı gözlemlenmektedir. Söz konusu bu ilgi artışı kendisini bilimsel araştırma ve tezlerde olduğu gibi edebiyat ve kültür yaşamında da göstermektedir. Bununla birlikte Şamanizm insanlığın modern tarihinde ilk kez Türkiye ve dünya üniversitelerinde ders olarak verilmeye başlanmıştır. Bununla ilgili hem Amerika Birleşik Devletleri hem de Türk dünyası çapında ilk kez Türk Anadolu’sunda yükseköğrenim kurumlarında lisans ve lisansüstü düzeylerde müfredatta önemli gelişmeler gerçekleştiği tarafımızca tespit edilmiştir. Doğaya karşı insanlığın hiçbir zaman olmadığı kadar güçlü olduğu günümüzde Şamanizm’e yönelik ilginin artışının altında yatan dinamiklere de değinilmektedir. Modern insan, doğa ile kendisi arasındaki karşılıklı bağımlılık düşüncesine henüz ulaşmaya başlamışken geleneksel Şamanlığın yaşatıldığı toplumlarda bu anlayışın yaygın olması dikkat çekicidir. Nitekim Şamanizm kaynaklı bu felsefe en yalın haliyle, ünlü Rusyalı arkeolog ve halkbilimcilerden Mihail F. Kosarev’in Sibirya yerlisi Şaman toplumlardan aktardığı “Orman için kötü ve zararlı olan, bizler için de kötü ve zararlıdır” ifadesinde de görülebilmektedir. Konunun dünyada yeni sayılabilecek bir geçmişi olması sebebiyle Şaman inanç sistemi ve kültürü içerisindeki Türklerin çevrecilik ile ilgili bir terminoloji geliştirmemiş olmaları tahmin edilebilir bir durumdur. Ancak kavramın mevcut olmamasına rağmen Türk Şamanizmi ve mitolojisinde bu konu ile ilişkilendirilebilecek inanış ve uygulamaların önemli bir yere sahip olduğunu ifade etmek mümkündür.