Yazar "Tutar, Elce" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Aşırı İfa Güçlüğü(2017) Tutar, ElceSözleşmeler Hukukunun en önemli ilkesi olan sözleşmeye bağlılık ilkesi uyarınca, sözleşme kurulduktan sonra meydana gelen hal ve şartlar ne olursa olsun taraflar, sözleşme ile üstlendikleri edimleri yerine getirmekle yükümlüdürler. Ancak günümüzde yaşanan ekonomik krizler sözleşmenin ifasını katlanılmaz duruma getirebilir. Böyle bir durumda sözleşmenin ifasında ısrar etmek, büyük adaletsizliklere yol açacaktır. Bu sebeple, bazı durumlarda sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması ya da sona erdirilmesi mümkün olmaktadır.Öğe Cezai Şartın Hukuki Niteliğini Açıklayan Görüşlerin Dönme Cezası Bakımından Değerlendirilmesi ve Dönme Cezasının Benzer Kurumlardan Farkı(2017) Tutar, ElceHukukumuzda, sürekli olmayan sözleşme bağını, tek taraflı olarak ortadan kaldırmak kural olarak mümkün değildir. Ancak taraflar anlaşarak, her birine veya sadece bir tarafa, belli bir bedel ödemek şartıyla sözleşmeden serbestçe dönme hakkı tanıyabilirler. İşte buna "dönme cezası" denir.Dönme cezası, cezai şartla ilgili hükümler arasında düzenlenmekle beraber, cezai şarttan farklıdır. Cezai şart, sözleşmenin borçlu tarafından ihlali halinde, alacaklının talep edeceği bir edimdir. Oysa dönme cezasının fonksiyonu ise, borçlunun ifa zamanında veya daha önce, dönme cezasını ödeyerek asıl edimi ifa yükümlülüğünden kurtulmasıdır. Bu nedenle dönme cezası, cezai şartın diğer türlerinin aksine borçlu lehine bir sözleşmedir. Buna rağmen yakın ilgisi sebebiyle cezai şarta ilişkin hükümler arasında düzenlenmiştir.Öğe Eser Sözleşmesinde Yüklenicinin Eseri Şahsen İfa Borcunun İstisnaları ile Birlikte Değerlendirilmesi(2018) Tutar, ElceÇalışmamızın konusu, eser sözleşmesinde yüklenicinin eseri şahsen meydana getirmeveya kendi yönetimi altında başkasına yaptırma borcudur.Türk Borçlar Kanunu’nun 471. maddesine göre, “Yüklenici, meydana getirilecek eseridoğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür.Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa,işi başkasına da yaptırabilir”.Madde metninden de anlaşılacağı üzere, yüklenici meydana getirilecek eseri ya doğrudandoğruya kendisi yapmak ya da kendi yönetimi altında başkalarına yaptırmakzorundadır. Yüklenicinin eseri bizzat meydana getirme borcu, TBK. m. 83 hükmündekiborcun herkes tarafından ifa edilebileceğine dair genel kuralın bir istisnasıdır.Öğe Hizmet (İş) Sözleşmesinin Geçersizliğinin Türk Borçlar Kanunu ile Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Çerçevesinde Değerlendirilmesi(2018) Tutar, ElceGeçersizlik, bir sözleşmede tarafların istediği hukuki hüküm ve sonuçların meydana getirilemediği bütün durumlardır.Bir hukuki işlemde kurucu unsurlardan birinin yokluğu, sözleşmenin kesin hükümsüzlüğüne neden olur. Geçersiz bir işsözleşmesinin sonucu, TBK m.394/f.3 hükmü ile düzenlenmiştir. Toplu iş sözleşmesinin hükümsüzlüğü konusunda ise,6356 sayılı Kanun sadece yetki belgesi alınmadan toplu iş sözleşmesi yapılması halini (m.45’te) düzenlemiştir. Diğerhükümsüzlük halleri, Türk Borçlar Kanunu’nun genel ilkeleri esas alınarak değerlendirilecektir.Öğe Mesafeli Sözleşmeler(Seçkin Yayıncılık, 2021) Tutar, ElceÇağımızda teknolojinin hızla gelişmesi ile birlikte internet kullanımının çoğalması ve satış tekniklerinde farklı usullerin uygulanması bilinen bir gerçektir . Satıcı - sağlayıcı, ürünlerini hedef kitleye satabilmek amacıyla pazarlama tekniklerini kullanarak teknolojinin yarattığı her türlü imkandan yararlanmaktadır. Katalog gönderme, telefonla satış, televizyondan satış, bilgisayardan satış, mektup ya da fax yoluyla satış gibi çok çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. Artık tüketici ile satıcının hiç yüz yüze gelmeden, iletişim olanakları ile sözleşme akdetmeleri mümkün hale gelmiştir. Bu satışlar, tüketici ve sağlayıcı açısından önemli avantajlar sağladığı gibi tüketicinin aldatılmasına da yol açmaktadır . Çünkü tüketici açısından, tüketicinin basit bir görüntü veya resime göre karar vermesi nedeniyle, satın aldığı ürünün beklediği gibi olmaması, sipariş anı ile teslim anı arasındaki sürenin uzaması, satın alınan malın bozuk veya ayıplı olması, satıcının malı teslim etmemesi veya ortadan kaybolması gibi riskler de bulunmaktadır . İletişim olanaklarının ve internet kullanımının yaygınlaşması ile birlikte internet üzerinden yapılan sözleşmelerin artması, pazarlama tekniklerinin de bunlara uygun hale getirilmesi sonucu zayıf durumda kalan tüketicinin korunmasını önemli bir ihtiyaç olarak ortaya çıkarmıştır. Gelişmelerin tüketiciler aleyhine olmaya başlaması, hukuk düzeninde bu alanda düzenleme yapılmasını; hatta Avrupa Birliği’nde, 20 Mayıs 1997 tarihinde “Mesafeli Sözleşmelerde Tüketicinin Korunması” isimli direktifin çıkarılmasını sağlamıştır. Mesafeli sözleşme kavramı, Tüketici Hukukuna 4077 sayılı Kanun’da 4822 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile 2003 yılında girmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmesiyle 08.09.1995 tarihinden beri uygulanagelen 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun yürürlükten kalkmıştır. Ayrıca, 27 Kasım 2014 tarihli, 29188 sayılı Resmi Gazete’de Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği yayımlanmıştır. Avrupa Birliği’nde ise, mesafeli sözleşmelere ilişkin düzenleme, 25 Ekim 2011 tarihli Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Tüketici Hakları Direktifinde (2011/83/EU) yer almaktadır . 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 48. maddesi, mesafeli sözleşmeler bakımından genel bir düzenleme niteliğindedir. Mesafeli sözleşmeler de, işyeri dışında kurulan sözleşmelerdir; ancak mesafeli sözleşmelerde adı üstünde bir “mesafe” vardır. İşyeri dışında yapılan sözleşmelerde, taraflar mağaza gibi sözleşme kurma mekanları dışında fiziksel olarak karşılaşmaktadır. Oysa, mesafeli sözleşmeler, tarafların fiziksel olarak karşı karşıya gelmeksizin uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle gerçekleştirilmektedir. Yani tüketici, evinden telefon, internet, fax, mektup gibi yollarla sözleşmeyi kurarak satıcı - sağlayıcı ile hiç karşılaşmamaktadır.Öğe Mukayeseli Hukuktaki Gelişmeler Işığında Yoksulluk Nafakası(2025) Tutar, ElceTürk boşanma hukukunda, evliliğin sona ermesinin malî sonuçlarından birisi de 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakasıdır. Kanun koyucu, tıpkı evlilik birliği içerisinde, eşlerin karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma yükümlülüğünde olduğu gibi ahlaki ve sosyal düşüncelerin etkisiyle, yoksulluk nafakası kurumu ile eşler arasındaki bu yükümlülüğün, boşanma gerçekleştikten sonra da devam edebileceğini öngörmüştür. Kitapta, öncelikle yoksulluk nafakası kavramı, nafakanın amacı ve ilkeleri, benzer müesseselerden farkı ve yoksulluk nafakasının koşulları açıklanmıştır. Daha sonra, nafaka miktarını belirleyen ölçütlerin mukayeseli hukuktaki gelişmeler ışığında değerlendirmesi yapılmış ve yoksulluk nafakasının dayandığı esaslara, nafaka miktarında değişiklik yapılmasına, yoksulluk nafakasının süresinin belirlenmesine, bu konuda doktrin ve uygulamadaki görüş ayrılıklarına, Anayasa Mahkemesi’nin kararına, Yargıtay içtihatları ve Meclis Araştırması Komisyonu raporuna yer verilmiştir. Bununla birlikte kitapta, her ne kadar yoksulluk nafakasının Türk Hukuku’ndaki durumuna ilişkin kapsamlı açıklamalara değinilmiş olsa da tartışmalı hususlarda, kısmen İsviçre Hukuku’ndaki düzenlemelerden özellikle ZGB. Art. 125 ve devamındaki hükümlerle kısmen de Alman Hukuku’ndaki gelişmeler ışığında yer alan ilgili düzenlemelerden karşılaştırmalar yapılmıştır. Ardından, günümüz koşulları da göz önüne alınarak eleştiri ve önerilere yer verilmiştir. Kitabımın başta sevgili öğrencilerime ve meslektaşlarıma faydalı olmasını; Türk Hukuk literatürüne de katkı sağlamasını candan dilerim. Dr. Öğr. Üyesi Elce TUTARÖğe Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’a Göre Mesafeli Sözleşmeler ve Mesafeli Sözleşmelerde Tüketicinin Cayma Hakkı(2018) Tutar, ElceGünümüzde, teknolojik gelişmelerin hızla ilerlemesi ile birlikte internet üzerinden yapılan satışlarının arttığı görülmektedir. Uygulanan yöntemler tüketiciler aleyhine olmaya başlayınca, birçok hukuk düzeninde bu alanda düzenlemeler yapılmıştır. İlk olarak Avrupa Birliği'nde 20 Mayıs 1997 tarihinde "Mesafeli Sözleşmelerde Tüketicinin Korunması" isimli direktifin çıkarılması sağlanmıştır. Ülkemizde ise, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren "6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun" ile tüketicileri koruyan hükümler getirilmiştir. En Önemli koruma, mesafeli sözleşmelerde tüketiciye cayma hakkının tanınmasıdır. Yani tüketici, hiçbir gerekçe göktermesizin ve caza ödemeksizin on dört gün içerisinde sözleşmeden cayabilmektedir.