Rami Kütüphanesi ve Kültür Hizmetlerinde Sürdürülebilirlik
[ X ]
Tarih
2024
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/closedAccess
Özet
Bizden önceki nesillerin üretim modelleri ve tüketim alışkanlıklarını devam ettirmemiz mümkün görünmüyor. Yakın zamana kadar sanayi mamullerinin maliyeti ürünün içindeki emek, hammadde ve sermaye girdilerinin ortalama veya marjinal maliyetleri üzerinden hesaplanmaktaydı. Bu yaklaşımın kaynağı olan klasik iktisat teorisinde, serbest piyasa koşullarında emeğin maliyeti olan ücret, üretilen ürünün maliyetinde veya değerinde belirleyici unsur olarak görülmektedir. Ürünün fiyatını ise ücret, rant ve kâr belirlemektedir . Parasal büyüklükler olan ücret, kâr, rant, faiz gibi kavramlar ürün ve hizmetlerin gerçek maliyetinin veya değerinin belirlenmesi için yeterli olmamaktadır. Bunun nedeni, üretim ve tüketim süreçlerinde hesaba katılmayan, çoğunluğu çevre ve insanlar üzerinde olumsuz etkiye sahip unsurların maliyetlerinin hesaplanmıyor olmasıdır. Günümüzde giderek artan ve vazgeçilmez bir şekilde üretimin, tedarik zincirlerinin, hammadde kullanımının ve tüketiminin doğal kaynaklar üzerindeki etkileri hesaba katılmaktadır. İşgücü maliyetlerinin ve çalışma koşullarının toplumsal refah, yerel kalkınma ve çalışan hakları üzerindeki belirleyici etkileri her zamankinden daha fazla dikkate alınmaktadır. Sermaye maliyetlerini etkileyen en önemli unsur olan büyük yatırımların finansman maliyetlerinde, çevreye duyarlı ve sürdürülebilirliği önceleyen kurumlar avantajlı konuma gelmektedir . Küresel iklim krizi ve bu krizin yan etkileri başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere hem dünya ülkelerinin ekonomilerini hem de günlük yaşantımızı etkiliyor. Bu etkilerin azaltılabilmesi, insan kaynaklı iklim değişikliğine küresel çapta bir cevap verilebilmesinden geçiyor. Paris İklim Anlaşması gibi uzlaşmalar, dünyadaki tüm ülkelerin iklim değişikliğine yaptıkları olumsuz katkı nispetinde çeşitli taahhütlerde bulunmalarını gerektiriyor. Sanayi Devrimi sonrası dönemde iklim krizinin en büyük müsebbibi olan Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa’nın büyük sanayi üreticileri ve Çin gibi ülkelerin aktif rol almayı kabul etmeleri ve çatışmadan ziyade iş birliğini öncelemeleri, iklim krizi ile küresel mücadelede kritik öneme sahip görünüyor . İklim değişikliği ile mücadelede başı çeken Avrupa Birliği’nin 2050 yılı çevre hedeflerinde önemli bir aşama olarak kabul edilen ve Yeşil Mutabakatın kilit unsuru olan Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması, en büyük kirleticiler olan çimento, gübre, demir-çelik, elektrik, alüminyum ve hidrojen sektörlerine önemli yükümlülükler getiriyor . Diğer taraftan tüm ülkelerin ve sektörlerin de bu süreçte rolleri ve sorumlulukları bulunuyor. İklim kriziyle mücadelede imalat sanayinden başlamak en doğru yol gibi görünüyor. Üretimin yanında taşımacılık, perakende, tarım ve hizmet sektörleri de üzerlerine düşen sorumluluklar nispetinde iklim krizi ile mücadeleye katkıda bulunmak zorunda. Seyahat, kültürel faaliyetler ve turizm de bundan müstesna tutulmuyor. Küresel sera gazı emisyonlarının en az yüzde 8’ini oluşturan küresel turizm faaliyetlerinin içinde aslan payı, yüzde 49 ile seyahat sektörüne ait. . Küresel turizm, hızla büyüyen ve gelişen bir sektör. Her ne kadar 2020 ve 2021 yıllarında Covid-19 salgını dolayısıyla uygulanan tedbirlerden etkilense de hızla toparlanan küresel turizm faaliyetine katılan kişi sayısı 2022 yılında 1 milyara yaklaştı . Bu sayının hızla yükselerek 2023 yılında 1,3 milyara, 2030 yılında ise 2 milyara yaklaşacağı tahmin ediliyor . Seyahat ve turizm, 2022 yılında küresel gayri safi hasılanın yaklaşık yüzde 7,6’sını oluştururken dünya genelinde yaklaşık 300 milyonun üzerinde kişiye istihdam sağlayan devasa bir sektör olmaya devam ediyor.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
[Keywords Not Available]