Bir Yeniden İnşa Tecrübesi Olarak Nâbî’nin Hayrâbâd Mesnevisi
Dosyalar
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
Nâbî’nin 1705 yılında tamamladığı Hâyrâbâd uzunca bir süre en beğenilen ve en özenilen eserler arasında yer almıştır. O kadar ki, yüzyılın sonunda bile Şeyh Galib, Hüsn ü Aşk’ı “Hayrâbâd’dan daha iyisi yazılamaz” genel yargısını kırmak üzere kaleme almıştır. Galib, bu sırada Nâbî’ye keskin eleştiriler de yöneltmiş, Hayrâbâd’ın Attâr’dan başarısız bir aktarma olduğunu iddia etmiştir. Böylece Hayrâbâd hızla gözden düşmüş, son dönem edebiyat tarihlerine ancak Hüsn ü Aşk’a vesile olan eser olarak geçebilmiştir.
Bu çalışmada, Galib’in edebiyat eleştirisindeki ve geleneğin oluşumundaki rolünü sorgulamak ve Hâyrâbâd’ın nesnel bir değerlendirmesini sunmak amaçlanmıştır. Bunun için öncelikle, Nâbî’nin esinlendiği Attar’ın İlâhinâme adlı metni ile Hayrâbâd karşılaştırılmıştır. Olay örgüsü, karakter kurgusu, entrik unsurları açısından iki metnin benzerlikleri ve farkları açığa çıkarılmıştır. Saptamalar, metinlerarasılık kuramı açısından değerlendirilmiştir. Bu yolla, Nâbî’nin özgünlüğü ve yazdığı metin ile klasik edebiyat geleneğine katkılarının olup olmadığı tartışılmıştır. Sonuçta, Nâbî’nin Hayrâbâd’la sadece hacimli bir mesnevi yazmakla kalmadığı, bir “yeniden inşa” tecrübesiyle klasik Türk edebiyatının soyut Fars edebiyatından nasıl ayrılması gerektiğini uygulamalı olarak gösterdiği ortaya koyulmuştur.