Türk Dış ve Güvenlik Politikalarına Bakış: Fırsatlar ve Meydan Okumalar.
dc.contributor.author | Bağcı, Hüseyin | |
dc.date.accessioned | 2024-12-30T14:30:34Z | |
dc.date.available | 2024-12-30T14:30:34Z | |
dc.date.issued | 2024 | en_US |
dc.department | Kapadokya Üniversitesi | |
dc.description.abstract | Günümüzde yeni bir dünya düzenine doğru gidilmektedir. Türk dış politikasında ve güvenlik politikasında bu durumun nasıl yorumlandığı son yüz bir yıllık süreç değerlendirilerek incelenmelidir. Türkiye beka sorunu olarak adlandırılan varlığını sürdürme amacını güvenlik yapıları oluşturma politikasıyla uygulamıştır. Bu politika “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesiyle tanımlanan klasik Türk dış politikasını yansıtmaktadır. Mümkün olduğunca komşularla iyi geçinmeyi ve komşuların iç işlerine karışmamayı ifade eder. Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’na girmemesi, büyük yıkımlardan kaçınarak tarafsızlığını koruması önemli bir başarı olarak değerlendirilmektedir. Fakat Truman Doktrini ve Marshall Planı çerçevesinde Türkiye, Batı Bloku ile entegrasyon sürecine girmiştir. Jeopolitik konumu nedeniyle vazgeçilmez bir müttefik olarak görülmüştür. Kore Savaşı’na asker göndermek Türkiye’nin Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ittifakına kabulünde önemli bir rol oynamıştır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) Türkiye’den üs ve toprak talepleri Soğuk Savaş dönemindeki gerilimleri artırmıştır. 1980’ler ve İran-Irak Savaşı, bölgesel gelişmelerin Türkiye’nin politikalarını şekillendirdiği kritik dönemlerden biridir. Yine Arap Baharı ve Türkiye’nin bu süreçte yaptığı stratejik hatalar dış politika revizyonlarına yol açmıştır. | |
dc.description.abstract | Küresel düzlemdeki son meydan okumalardan biri de Rusya-Ukrayna Savaşı’dır. Türkiye’nin bu savaştaki arabuluculuk rolü ve dengeli duruşu, uluslararası alanda takdir toplamıştır. Ancak, nükleer santral projeleri gibi konularda Rusya’ya bağımlılık tehlikesi bulunmaktadır. Yine Batı’yla ilişkiler noktasında, Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliği konusundaki temkinli yaklaşımı ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın diplomatik çabaları olumlu olarak değerlendirilmiştir. 2025 yılına giden süreçte Türkiye’nin güvenlik politikalarını güçlendirirken ekonomik, askeri ve teknolojik kapasitesini artırması gerektiği vurgulanmaktadır. Türkiye’nin demokratik, şeffaf ve evrensel değerleri benimseyen bir yapı ile güvenlik üreten bir ülke olması gerektiği öne çıkarılmaktadır. | |
dc.identifier.uri | https://commonhorizon.kapadokya.edu.tr/ | |
dc.identifier.uri | https://hdl.handle.net/20.500.12695/3119 | |
dc.language.iso | tr | |
dc.publisher | Cappadocia University | |
dc.relation.ispartof | ANKASAM | |
dc.relation.publicationcategory | Konferans Öğesi - Uluslararası - Başka Kurum Yazarı | |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | en_US |
dc.subject | Türkiye | |
dc.subject | Güvenlik | |
dc.subject | Politika | |
dc.title | Türk Dış ve Güvenlik Politikalarına Bakış: Fırsatlar ve Meydan Okumalar. | |
dc.type | Working Paper |