Sosyal ve Stratejik Çalışmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi- Rapor Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Listeleniyor 1 - 20 / 93
Öğe Hungary, Foreign Policy and Public Diplomacy.(Kapadokya Üniversitesi, 2025) LASA, LászlóHistorical evidence shows that Hungarian ancestors lived and migrated together across the steppes, maintaining connections over time. Hungary strives to foster strong relations with nations that share an understanding of our history, habits, and national character. Hungary is the “most Western Asian nation”, even though our appearance may no longer reflect those Asian origins. The Hungarian government offered to host the first and only diplomatic representation of the Organization of Turkic States (OTS) in Budapest, functioning as a quasi-embassy and fully financed by Hungary. This initiative opens new opportunities for cultural, scientific, educational, and economic cooperation with the Turkic World. It allows Hungary to initiate projects that benefit our nations, encapsulating our public diplomacy approach. Instead of leveraging Hungary as a bridge and facilitator between the Turkic World and the EU, the EU tends to overlook this opportunity. Political motivations often overshadow rational necessities. Hungary is uniquely positioned to understand the Turkic World better than any other EU member state.Öğe Diplomasi ve Dış Politika.(Kapadokya Üniversitesi, 2025) ARCOS, RodrigoUzun bir kıyı şeridi, zengin kültürel, tarihî ve doğal mirasıyla tanınan Şili, Latin Amerika’da Türkiye’yi ilk tanıyan, Ankara’da ilk büyükelçilik açan ve Türkiye’yle ilk Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzalayan ülke konumundadır. Dış politika ile diplomasi kavramları birbiriyle bağlantılı olmakla birlikte özünde farklılık göstermektedir. Diplomasi belirli kurallara tabidir ve esasen diplomatlar ile onların muhatapları - olan yabancı yetkililer arasında yürütülür. Dış politika ise siyasal liderler tarafından belirlenir ve diplomatlar eliyle yürütülür. Hedefler, stratejiler ve genel taktikler dış politikanın kapsamına girerken; diplomasi bu hedeflere ulaşmak için kullanılan temel araçtır. Şili dış politikasının temel ilkeleri; uluslararası hukuka saygı, hukukun üstünlüğü, demokrasinin teşviki, insan haklarına saygı ve işbirliği sorumluluğudur. Şili’nin temel yaklaşımı; diyaloğu teşvik etmek ve tüm ülkeler için faydalı olacak bir büyüme gündemini desteklemektir. 2026 yılında “Şili-Türkiye Diplomatik İlişkilerinin 100. Yılı” kutlanacaktır. İki ülkenin artan karşılıklı siyasi, ekonomik, savunma-güvenlik ve kültürel faaliyetlerinin de etkisiyle Türkiye ve Şili arasındaki 100 yıllık dostluğun daha da ileriye taşınması ümit edilmektedir. İki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden canlandırılması için son yıllarda önemli adımlar atılmaktadır. Şili ve Türkiye arasında karşılıklı bir ortaklık çerçevesinde siyasi, ekonomik, savunma-güvenlik ve kültürel bağların gelişmesi için büyük bir potansiyel bulunmaktadır.Öğe Türk-Amerikan İlişkilerinde Yaşanan Krizler: II. Trump Dönemi Ankara - Washington İlişkilerini Neler Bekliyor?(Kapadokya Üniversitesi, 2025) DİLEK, Mehmet SaitGeçmişten günümüze Türk-Amerikan siyasi ilişkilerinin temelleri incelendiğinde; riskler ve fırsatlar başlıkları üzerinden inişli çıkışlı bir görüntünün oluştuğu göze çarpmaktadır. Çalışmada, ikili ilişkilerde özellikle risk seviyesini yükseltmiş olan krizler zamanın ruhu dikkate alınarak vaka analizi penceresinden değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Bu kapsamda ABD Senatosunun onaylamadığı üç ayrı antlaşma başta olmak üzere Amerikan askeri ve siyasi varlığından kaynaklanan sorunlar, tarafların bölgesel ve küresel hadiselere farklı perspektiflerden yaklaşmaları harmanlanma metoduyla (dönemsel-güncel) okuyucuya sunulmuştur. Türkiye, jeopolitik ve jeostratejik açılardan köprü bir ülke olduğundan günümüzde sarkaç politikası izleyip hem Batı hem de Doğu ülkeleriyle sürdürülebilir ilişkiler kurmayı dış politikasının merkezine yerleştirmiştir. Günümüz Türk-Amerikan ilişkilerini değerlendirirken, ABD Başkanı Trump’ın ilk döneminde Washington-Ankara hattında yaşanmış olan zorlukları gözden kaçırmamak gerekmektedir. Bu nedenle ikili ilişkilerin bugününe ve geleceğine “ihtiyatlı bir iyimserlik” penceresinden bakmakta fayda vardır. Lakin her iki devlet başkanının (Erdoğan-Trump) güçlü siyasi zemine sahip olmaları, birbirlerini yakından tanımaları ve ulusal çıkarlara odaklanmaları ilişkilerde rasyonel bir zemin kurma olasılığını artırmaktadır. Makro açıdan bakıldığında ise Trump, ikinci dönemiyle birlikte küresel dünya düzenini özellikle Çin’i hedef alacak şekilde değiştirmeye çalışıp herhangi bir uluslararası ilke ve norma bağlı kalmadan ülkesinin çıkarlarını maksimize etmeye çalıştığı gözlemlenmektedir. Bu yaklaşım, yalnızca yükselen güçler nezdinde değil, müttefiklik ilişkilerinde de risk faktörünün yükselmesine neden olmaktadır.Öğe Chile Overview & Foreign Policy.(Kapadokya Üniversitesi, 2025) ARCOS, RodrigoKnown for its long coastline and rich cultural, historical, and natural heritage, Chile was the first American nation to stablish diplomatic relations with Türkiye in 1926, maintaining strong diplomatic and cultural ties that are seek to deepen. In that regard, Chile intends to move forward with a comprehensive agenda that includes increasing the number of bilateral mechanisms with Türkiye, further developing relations, modernizing the existing Free Trade Agreement, and mutual cultural promotion. The "100th Anniversary of Chile-Türkiye Diplomatic Relations" will be celebrated in January 2026, a date that has great potential for the development of political, economic, defense security, and cultural ties between Chile and Türkiye within the framework of a mutual partnership. It is hoped that this old friendship continues to intensify by increasing activities in these matters.Öğe Pakistan - Türkiye Bağlarını Ortak Değerler ve Kültürel Bağlar Aracılığıyla Güçlendirmek: Kamu Diplomasisi Perspektifi.(Kapadokya Üniversitesi, 2025) JUNAID, YousafBu makale, kamu diplomasisi perspektifinden Pakistan ve Türkiye arasındaki köklü ikili ilişkiyi ele almakta ve ortak kültürel değerlere, tarihi bağlara ve stratejik iş birliğine vurgu yapmaktadır. Bu bağların kökenleri Babür dönemine kadar uzanmakta ve Babür'ün Türk ve Güney Asya kültürel unsurlarının kaynaşmasını temsil eden bir dil olan Urduca'yı yaratmadaki rolüne dikkat çekmektedir. Makale, Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı ve Abdul Rahman Peşaveri gibi kişilerin önemli katkıları ile şairler Allama Muhammed İkbal ve Mehmed Akif arasında kurulan entelektüel bağ gibi ilk dönem diplomatik ve insani ilişkileri incelemektedir. Pakistan'ın 1947'deki bağımsızlığını takiben kurulan örnek seviyedeki diplomatik ilişkiler, kurumsallaşmış iş birliği ve sembolik dönüm noktaları, karşılıklı saygı ve ortak amaç üzerine kurulu bir ilişkiye dikkat çekmektedir. Günümüzün karmaşık küresel manzarasında, bu kalıcı ittifak sürdürülebilir kalkınmayı, ekonomik büyümeyi ve bölgesel istikrarı teşvik eden bir kamu diplomasisi modeli olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışma, Pakistan-Türkiye ortaklığının gücünün, kültürel, sosyal ve etik ortaklıklara olan bağlılığında yattığını ve güvenli ve müreffeh bir geleceğe yönelik iş birlikçi çabalara rehberlik ettiğini bir kez daha teyit etmektedir.Öğe Yeni Dünya Düzeni Arayışında Hindistan ve Türkiye(Kapadokya Üniversitesi, 2025) AKBAR, Mobasher JawedTürkiye ve Hindistan 20. yüzyıl boyunca küresel sahnede genellikle ön planda yer almamış olsalar da 21. yüzyılda daha aktif ve dinamik roller üstlenmektedirler. Türkiye ve Hindistan jeopolitik ortaklıklar yoluyla hem bölgelerinde hem de küresel düzeyde istikrarı koruma görevini üstlenmişlerdir. Hindistan ve Türkiye gibi demokrasiler, vatandaşların katılımını teşvik etmek, dezenformasyonla mücadele etmek ve güven inşa etmek için kamu diplomasisinden yararlanmaktadır. Bu çabalar, dış politika konularında bilinçli katılımı sağlamaktadır. Afganistan ve İran gibi komşularla stratejik boşluklar bırakacak şekilde Hindistan'ın bölünmesinin aksine Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliği Türkiye'nin toprak bütünlüğünü korumuştur. Bu olaylar, sömürgeci müdahalelerin uzun vadeli etkilerini vurgulamaktadır. Her iki ülke de sömürgeciliğin yarattığı yıkımlarla şekillenmiş, dayatılan sınırlar istikrarsızlığı beslemiştir. Türkiye'nin Atatürk döneminde gösterdiği direnç, dış baskılar karşısında egemenliğini korumak için bir model teşkil ederken Hindistan’ın artan ulusal güveni ve ekonomik olarak dirilişi ekonomik bağımsızlığını kaybetmeden ekonomik büyüme arayan devletler için örnek teşkil etmektedir. Hindistan ve Türkiye çok kutuplu bir dünyanın kilit oyuncularıdır. Coğrafi ve kültürel güçleri, bölgesel istikrarı korurken küresel zorlukların üstesinden gelmelerini sağlamaktadır. Her iki ülke de kendini savunmaya ve bölgesel istikrara öncelik vermekte, saldırgan politikalardan kaçınmaktadır. Hint Donanması'nın Kızıldeniz'deki faaliyetleri ve Türkiye'nin Orta Asya'daki varlığı, güvenlik konusundaki proaktif yaklaşımlarını vurgulamaktadır. BRICS, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gibi ittifaklar, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) gibi geleneksel, hâkimiyete dayalı yapılara meydan okumaktadır. Bu gruplaşmalar eşitlik, karşılıklı saygı ve ortak sorumluluğu vurgulamaktadır. Türkiye ve Hindistan, bölgesel ve küresel ortaklıkların geliştirilmesinde aktif rol oynamaktadır. Türkiye'nin Orta Asya ile tarihi bağları ve Hindistan'ın Hint-Pasifik açılımı, yeni dünya düzeninin şekillenmesindeki etkinliklerini arttırmaktadır. Orta Asya ve Körfez gibi bölgelerdeki güç boşlukları, stratejik ortaklıklar yoluyla ele alınmalıdır. Her iki ülke de varlıklarını ve liderliklerini ortaya koyarak dış müdahaleleri önlemeyi amaçlamaktadır. Ticaret, eğitim ve altyapı geliştirme alanlarındaki iş birliği ise somut faydalar sağlamaktadır. Kültürlerarası etkileşim karşılıklı anlayışı ve uzun vadeli iş birliğini daha da geliştirmektedir. Enerji güvenliği, iklim değişikliği ve teknolojik yenilik gibi kısa vadeli karşılıklı faydalara odaklanılmalıdır. Ortak girişimler oluşturmak ikili bağları güçlendirebilir. Ortak tarihi ve kültürel bağlar aracılığıyla istikrarsız bölgelerin istikrara kavuşturulması için iş birliği yapılmalıdır. İnsani sorunları ele almak ve ekonomik büyümeyi teşvik etmek için birtakım mekanizmalar geliştirilmelidir. Ortak değerler ve egemenliğe saygı temelinde kalıcı ortaklıklar kurulmalıdır. Böyle bir yaklaşım gelecekteki jeopolitik değişimlere uyum sağlayabilme imkânı sunacaktır.Öğe Chile Overview & Foreign Policy(Kapadokya Üniversitesi, 2025) ARCOS, RodrigoKnown for its long coastline and rich cultural, historical, and natural heritage, Chile was the first American nation to stablish diplomatic relations with Türkiye in 1926, maintaining strong diplomatic and cultural ties that are seek to deepen. In that regard, Chile intends to move forward with a comprehensive agenda that includes increasing the number of bilateral mechanisms with Türkiye, further developing relations, modernizing the existing Free Trade Agreement, and mutual cultural promotion. The "100th Anniversary of Chile-Türkiye Diplomatic Relations" will be celebrated in January 2026, a date that has great potential for the development of political, economic, defense security, and cultural ties between Chile and Türkiye within the framework of a mutual partnership. It is hoped that this old friendship continues to intensify by increasing activities in these matters.Öğe Kyrgyzstan’s Public Diplomacy in the Process of Change and Transformation(Kapadokya Üniversitesi, 2025) KALAMBEKOVA, BahtıgülPublic diplomacy is a term that allows a state to promote itself in the international arena not only through official channels, but also through people-to-people relations. This type of diplomacy encourages direct communication among individuals and strengthens cultural ties compared to traditional diplomacy. For young independent states like Kyrgyzstan, public diplomacy plays a crucial role in increasing international recognition and ensuring effectiveness in its foreign policy. Public diplomacy has become a significant element of Kyrgyzstan's foreign policy since gaining independence. The main goal of Kyrgyz public diplomacy studies has been to ensure that Kyrgyzstan is recognized as a peaceful country rich in culture. In this process, the internationally renowned Manas Epic and Chingiz Aitmatov played critical roles.Öğe Diplomasi ve 21. Yüzyıl: Çok Taraflı Diplomasi ve Barış.(Kapadokya Üniversitesi, 2025) OBA, Ali EnginSoğuk Savaş’ın sona ermesi ile tek kutuplu dünya yerini çok kutupluluğa bırakmıştır. Bu gelişme, uluslararası ilişkilerde barış, adalet ve denge getirici bir başlangıç olmuştur. Ancak, bu durumun devamı için sağlam çok taraflı kurumlara ihtiyaç vardır. Bugünkü çok taraflı kurumlar eskimiş durumdadır ve yenilenmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kurumlar, içinde bulunduğumuz yüzyılın siyasal, ekonomik ve kültürel gerçeklerini yansıtmalıdırlar. Bu nedenle, reforme edilmeleri gerekmektedir. Gerçekten, bugün savaşın ve yönsüzleşmiş savaşların geri döndüğü bir dönemi yaşıyoruz. Asimetrik çatışmanın yanında, bölgesel güçler arasında savaşlar da ihtimal dahilindedir. Bu nedenle, barışı korumak en önemli sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durum da diplomasi aracının en iyi şekilde kullanılmasını gerektirir. İkili ve çok taraflı diplomaside bugün çok taraflı diplomasi ön plana çıkmış bulunmaktadır. 21. yüzyılda küresel barışı sağlamak amacıyla uluslararası ilişkilerde çok taraflı diplomasi ön planda rol oynayacaktır. Böylelikle, çok taraflı diplomasi, küreselleşen dünyanın sorunlarının çözümünde ve barışın sağlanmasında vazgeçilmez bir araç olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak, çok taraflı diplomasinin etkinliğinin sağlanması için Birleşmiş Milletler sisteminin, özellikle Güvenlik Konseyi’nin reforme edilmesi gerekmektedir.Öğe Karabağ Zaferi Sonrası Azerbaycan Dış Politikasındaki Güncel Gelişmeler(Kapadokya Üniversitesi, 2025) HAMZAOĞLU, Halit1993-1994 yıllarından bu yana izlenen politikalar sayesinde Azerbaycan, günümüzde kendini güçlü ve etkili bir aktör olarak ifade edebilmektedir. Azerbaycan’ın Ulusal Lideri Haydar Aliyev hem ekonomik hem de diplomatik anlamda Azerbaycan’ın Karabağ davasını son derece başarılı bir şekilde savunmuş ve temsil etmiştir. 2003 yılından itibaren Cumhurbaşkanı İlham Aliyev döneminde bu politika daha da pekiştirilmiş ve kurumsallaştırılmıştır. Bu anlamda Azerbaycan dış politikasında stratejik ve zihinsel bir süreklilik söz konusudur. Azerbaycan’ın geçmişten günümüze artan potansiyeli, İkinci Karabağ Savaşı’nda da kendini açıkça göstermiştir. Karabağ’ın kurtarılması, yalnızca askerî ya da diplomatik bir başarı değil; aynı zamanda toplumsal düzeyde bir rahatlama ve özgüven artışı sağlamıştır. Toplumda derin bir memnuniyet oluşmuş, bu da Azerbaycan’ın iç istikrarına ve dış politika vizyonuna olumlu yansımıştır. Karabağ Zaferi hem stratejik hem de sosyopolitik anlamda bir dönüm noktasıdır. Karabağ Zaferi, özellikle Türk Dünyası’nın caydırıcılığı ve gücünü göstermesi açısından çok önemlidir. Şuşa Beyannamesi ise çok önemli bir yol haritası ve bir rol modeldir. Karabağ’ın işgalden kurtarılması ve Karabağ Zaferi, öncelikle Azerbaycan’ın ama aynı zamanda bütün Türk Dünyası’nın zaferidir.Öğe Türk Dış Politikasında Yumuşak Güç ve TİKA’nın Kuruluş Hikayesi(Kapadokya Üniversitesi, 2025) ARIK, Umut27 Ocak 1992 tarihinde Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), klasik anlamda bir “teknik yardım ajansı” değil, bir kültürel yeniden doğuş projesidir. “Türk Yüzyılı”nın inşa sürecinde atılmış ilk adımlardan biri olan TİKA, yeni bağımsızlığını kazanmış Sovyet ardılı Türk asıllı cumhuriyetlerde kültürün eskiye ve öze dönüşünü sağlamıştır. TİKA’nın kuruluş yıllarındaki kadar güçlü ve hatta daha da kuvvetli hale getirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. İlk başlarda büyükelçiliklerin desteğinden faydalanabilmek için Dışişleri Bakanlığı’na bağlı olarak yapılandırılan TİKA, aslında söz konusu bakanlığa paralel yürüyen bir yapı haline getirilebilir. Günümüzde bu yapı, daha çok teknik işbirliği ve yardım yapan bir kuruluş haline gelmiştir. TİKA, Türk kültür varlığının ve Türk medeniyetinin dünyaya yeniden hatırlatılmasını hedefleyen bir vizyonla kurulmuştur. Bu bağlamda “Türk Yüzyılı” vizyonunun TİKA’nın kuruluş felsefesini anlayan bir yaklaşımla ele alınması ve yeniden güçlü bağların kurulması elzemdir.Öğe Değişen Küresel Jeopolitikte Pakistan - Hindistan(Kapadokya Üniversitesi, 2025) ALPAR, GürayJeopolitik; bir ülkenin veya bölgenin politikalarının coğrafi koşullarına göre şekillendirilmesi anlamına gelmektedir. Bu aynı zamanda tarihi ve kültürel arka planı da kapsar. Pakistan ve Sadece belirli bir disiplin üzerinden konuya yaklaşmak, geleceğe dair öngörülerde bulunabilmeyi zorlaştıracaktır. Bu nedenle tarih, coğrafya, askerî ve ekonomik alan başta olmak üzere ilgili diğer tüm disiplinler bir arada değerlendirilmelidir. Bu kapsamda Pakistan ve Hindistan jeopolitiğine dair kapsamlı bir değerlendirme yapabilmek için de benzer bir şekilde disiplinler arası bir yaklaşım gerekmektedir. Hindistan ya da Pakistan bölgesinin yaklaşık 6000 yıllık bu tarihî geçmişi dikkate alınmadan değerlendirme yapmak mümkün değildir. Tarihsel olarak tüm güç merkezleri Asya bölgesinden çıkmıştır. İngiltere’nin küresel yükselişi de Hindistan’ın ekonomik potansiyelini arkasına almasına dayanmaktadır. İngiltere bölgeyi terk ettikten sonra, 1947 yılındaki bölünme oldukça sancılı geçmiştir. Zira Hindistan ile Pakistan halkları birbirine çok benzeyen ve tarihsel olarak iç içe yaşamış toplumlardı ve çekilme esnasında Keşmir başta olmak üzere bazı sorunlar sanki bilinçli bir şekilde ortada bırakılmış gibidir. İngiltere ve diğer sömürgeci ülkelerin yaygın bir stratejisi vardır; “geride sorunlu bölgeler bırakmak”. Böylece ileride bu sorunlara müdahale etme fırsatı doğmaktadır. “Keşmir Sorunu” da çözülmesi gereken bir mesele olarak günümüze miras kalmıştır. Farklılıklar üzerinden politika üretmek ve bu farklılıkları kışkırtmak, çatışmayı körükleyen bir tutumdur. Bu nedenle, Hindistan-Pakistan jeopolitiğini incelerken benzerlikler üzerinde durmak, işbirliği ve diyalog zeminini güçlendirmek gerekmektedir. Topluluklar arasındaki ortak noktaların vurgulanması, en nihayetinde barışa zemin hazırlayacaktır.Öğe Uluslararası İlişkilerde Değişen Güvenlik Kavramı(Kapadokya Üniversitesi, 2025) KARABULUT, BilalGüvenlik, uluslararası ilişkiler disiplininin en temel konularından biridir. Dış politika ve uluslararası ilişkilerle ilgili gündem, büyük ölçüde güvenlikle doğrudan bağlantılıdır. Savaşlar, terörizm ya da güvenliğin askeri olmayan boyutları (enerji güvenliği ve siber güvenlik gibi alanlar) uluslararası ilişkilerin omurgasını oluşturmaktadır. Uluslararası güvenlik bağlamında odaklanılan konular, geçmişe kıyasla önemli ölçüde değişim göstermiştir. Günümüzde güvenlik, artık hem genişleme hem de derinleşme süreci içerisindedir. Devletler, ulusal güvenliği koruyabilmek için asker, jandarma ve polis gibi klasik araçların ötesine geçmek zorundadır. Güvenlik çok boyutlu hale gelmiştir: çevre güvenliği, enerji güvenliği, ekonomi güvenliği, siber güvenlik gibi alanlar artık aynı derecede önemlidir. Günümüzde soyut olgu ve olayların, somut olanların önüne geçtiği yeni bir güvenlik anlayışı şekillenmektedir. Bu soyut olgu ve olayların nasıl analiz edeceği meselesi de oldukça önemlidir. Durum burada daha da zorlaşmaktadır. Çünkü bilimsel çalışmalarda analiz yapabilmek için elimizde mutlaka veri olması gerekir; ancak bu sayede sonuç ve bulgulara ulaşılabilir. Bu noktada özellikle Kopenhag Güvenlik Çalışmaları ekolünün öne çıkardığı “kimlik güvenliği” kavramı devreye girmektedir. Bu ekol, toplumların kimliklerini analiz etmeye çalışmaktadır.Öğe Türk-Amerikan İlişkilerinde Yaşanan Krizler: II. Trump Dönemi Ankara - Washington İlişkilerini Neler Bekliyor?(Kapadokya Üniversitesi, 2025) DİLEK, Mehmet SaitTürk-Amerikan ilişkilerinde dönemsel olarak krizlerin anatomisini incelemek, dış politika karar alıcıları açısından da son derece önemlidir. Türk-Amerikan ilişkileri birçok sınamadan geçmiştir. İlişkilerde krizler kadar fırsatlar ve de ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ilişkileri oldukça inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Sorunları aşmak için Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması kurulmuş, bu mekanizma yedi kez toplanmış ve ilişkilerin nasıl yeniden restore edilebileceği konuşulmuştur. İki tarafta da güçlü siyasi figürler bulunmaktadır. Bu durum, daha hızlı ve kararlı adımların atılmasına zemin hazırlayabilir. Ancak Trump’ın ilk döneminde yaşanan zorlukları da akılda tutmak önemlidir. İkili ilişkilerde “ihtiyatlı bir iyimserliğin” benimsenmesinde fayda vardır. Zira Trump, hızlı bir şekilde fikir değiştirebilen bir lider profili çizmiştir. Bu da bir risk oluşturmaktadır. Türkiye, denge siyaseti kapsamında hem Batı’yla hem de Doğu’yla sürdürülebilir ilişkiler kurmaya çalışmaktadır. Ancak bazı alınacak kararlar rasyonellikten uzak olabileceği için her konu, potansiyel bir kriz zeminine dönüşebilir. Dünyada ciddi bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçilmektedir. Bu bağlamda hem Türkiye’nin hem de ABD’nin rasyonel davranması, her iki ülkenin de yararına olacaktır.Öğe Değişen Küresel Jeopolitikte Türkiye-AB İlişkileri: Nasıl Bir Gelecek(Kapadokya Üniversitesi, 2025) Alkan, Mustafa NailTürkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri, 1959 yılında başlamıştır. O dönemde bu sürecin başlatılmasında Yunanistan’ın Avrupa’ya yönelimi de etkili olmuştur. Zira Türkiye, bu konuda Yunanistan’ı takip etmiştir. Ancak Yunanistan, 1981 yılında tam üye olmuş, Türkiye’nin ise hâlâ üyeliği gündemde değildir. Türkiye’ye üyelik konusunda ne bir takvim verilmekte ne de süreç istikrarlı bir şekilde ilerlemektedir. 1987 yılına gelindiğinde Türkiye, AB üyeliği için başvuruda bulunmuş ve iki yıl sonra bu başvuru reddedilmiştir. Günümüzde Türkiye-AB ilişkileri çok daha zor bir hale gelmiştir. Türkiye-AB ilişkilerinde üyelik konusu açıkça konuşulmasa da güvenlik meselesi özel bir konu olarak değerlendirilmekte ve bu alanda Türkiye’ye kapıların sonuna kadar açıldığı belirtilmektedir. AB’nin mevcut güvenlik sorunları karşısında Türkiye’ye ihtiyaç duyduğu açıkça görülmektedir. AB, Türkiye’yle ilişkilerini onarmak istiyorsa bazı küçük ama samimi adımlar atmak zorundadır. Ancak karşılıklı irade zayıf olduğu için somut adımlar da atılamamaktadır. Artık Türkiye-AB ilişkileri yorgun düşmüştür. İki tarafın da iyi niyetli olması ve olumlu adımlar atmaları halinde Türkiye’nin özellikle güvenlik alanında Avrupa içindeki önemi artacaktır. Güvenlik sektöründe başlayan süreç, ilerleyen dönemde başka konulara ve farklı işbirliklerine doğru genişleyebilir.Öğe Trump Dönemi ABD Dış Politikası: Nasıl Bir Gelecek?(Kapadokya Üniversitesi, 2025) ARI, TayyarTrump’ın politikasını “neo-merkantilizm” ve post-liberalizm gibi kavramlarla açıklamak mümkün. Ancak sadece bundan ibaret değil. Trump’ın politikalarıyla simgeleşen yeni dönemi, neo Westfalyan dönem veya ulus devletin yükselişi olarak da adlandırmak ve bu yeni politik süreci neo-faşizm, post-faşizm veya Çin tarzı liberalizm gibi kavramlarla da ifade etmek mümkündür. Bu anlayışta ekonomik zenginliğin öncelenmesi ve zenginliğin askeri güce dönüştürülmesi temel bir strateji olarak benimsenirken, devletin yüceltilmesi, özgürlüklerin ve sivil toplumun belli ölçüde sınırlanması, çok partili sistemden tam anlamıyla vaz geçmeden milliyetçi ve geleneksel değerlerin yükselişe geçmesi daha öne çıkmaktadır.Öğe Geçmişten Günümüze Türk-Rus İlişkileri: Nasıl Bir Gelecek?(Kapadokya Üniversitesi, 2025) DİRİÖZ, HüseyinTürkiye-Rusya ilişkilerini tarihsel açıdan değerlendirmek, geleceğe dair birtakım öngörülerde bulunmayı kolaylaştıracaktır. 19. yüzyılda Türk-Rus ilişkileri iniş çıkışlı bir şekilde sürmüştür. Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’na dahil olması, Karadeniz’de Rus limanlarının bombalanması sonucunda gerçekleşmiştir. Bu dönemde Rusya’da 1917 Bolşevik Devrimi gerçekleşmiş ve dengeler hızla değişmiştir. Türkiye ile yeni kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) arasındaki ilişkiler bir denge politikası üzerine kurulmuştur.Öğe Türkiye ve Asya Ülkeleri Üzerine Düşünceler(Kapadokya Üniversitesi, 2025) DÜNDAR, Ali MerthanTürk dış siyasetinin belirlenmiş temelleri vardır. Bunlardan biri de “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesidir. Türkiye’nin komşularıyla veya diğer muhataplarıyla tarihsel bağlamdan ilham alarak ortak yarar temelinde ilişkiler geliştirmesi son derece önemlidir.Öğe Geçmişten Günümüze Türkiye-AB İlişkileri: Nasıl Bir Gelecek?(Kapadokya Üniversitesi, 2025) ÖZÜLKER, UluçAvrupa tarih boyunca dünya savaşlarının çıkış noktası olmuştur. Bu süreç, önce Roma İmparatorluğu ile başlamış, ardından Şarlken, Napolyon ve Hitler ile devam etmiştir. Avrupa, sürekli olarak bu savaşların bedelini ödemek zorunda kalmıştır.Öğe İnşaat ve Yıkım Atıkları(Kapadokya Üniversitesi, 2025) GÖKÇEOĞLU, Candan; ŞAHMARAN, Mustafaİnşaat sektörü, Türkiye ekonomisinin önemli bir parçası olmasına rağmen, ''yap-kullan-at'' şeklinde doğrusal bir ekonomik model izlemesi ve yüksek atık üretimi ile çevresel ve ekonomik sorunlar yaratmaktadır. İnşaat sektörünün döngüsel ekonomiye geçişi için öneriler arasında sürdürülebilir tasarım teşvikleri, atık yönetimi ve geri dönüşüm platformlarının oluşturulması, yeşil bina standartlarının yaygınlaştırılması, çevre dostu malzemelerinin kullanımını teşvik eden finansman mekanizmaları ve atık malzeme akışlarının ayrıştırılması bulunmaktadır. Bu politikalar, inşaat sektörünün çevresel etkilerini azaltarak çevreye, ekonomiye ve istihdama olumlu katkılar sağlamayı amaçlamaktadır. Ancak bu geçişin kültürel mevzuatsal, finansal ve sektörel zorlukları vardır ve bu zorlukların aşılması için mevzuat durum analizi, farkındalık yaratma, teknolojik altyapı geliştirme ve sektörler arası işbirliği gerektirir. Bu politika önerileri, inşaat sektörünün döngüsel ekonomi ilkelerini benimsemesini teşvik ederek, atık azaltma, geri dönüşüm ve enerji verimliliği gibi sürdürülebilirlik ilkelerini hayata geçirmeyi amaçlamaktadır.