21. Yüzyılda Uluslararası İlişkiler Işığında Türk Dış Politikasında Açmaz ve Açılımlar
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
19. yüzyıla iç karışıklıklar, ihtilaller ve reformlarla giren Türkiye, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde güçlü bir devlet konumuna yükselmiştir. İkinci Dünya Savaşı döneminde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) liderliğinde iki kutuplu bir dünya düzenine tanıklık edilmiş, Sovyetlerin dağılmasıyla bu sistem sona ermiş ve uluslararası sistem yeniden şekillenmeye başlamıştır. 1990’lar sonrasında Balkanlar’daki krizler, Körfez Savaşları ve 11 Eylül olayları gibi kritik kırılma noktalarına tanıklık etmiştir.
Yenidünya düzeninde geleneksel güvenlik anlayışı değişmiş ve uluslararası sistemin boşluklarıyla birlikte savaşların öngörülemez hale geldiği bir dönem başlamıştır. Küreselleşen dünyada tehditlerin tanımı değişmiş ve bu tehditler, askeri güvenlikten ekonomik, siyasi ve çevresel güvenliğe kadar genişlemiştir.
ABD, “tek kutuplu” bir dünya düzeni istemekte, ancak Avrupa Birliği (AB), Rusya, Çin ve Türkiye gibi aktörler “çok kutuplu” bir düzenin çıkarlarına daha uygun olduğunu düşünmektedir. 21. yüzyılda yeni bir uluslararası sistem inşa edilmekte ve Türkiye bu süreçte önemli bir rol oynamaktadır. Mevcut düzenin adil olmadığını açıkça dile getiren Türkiye, Avrasya’da işbirliği arayışına yönelmektedir. Bu bağlamda Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve BRICS, çok kutuplu dünyanın simgeleri haline gelmektedir.