Yazar "Kuran, Hikmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Çevresel Kuşkuculuk: Çözümü İmkânsızlaştırmak?(Mülkiye Dergisi, 2023) Kuran, HikmetEkolojik sorunlarla mücadele edilmesi ve çözüm önerilerinin etkin bir şekilde hayata geçirilebilmesi için kamuoyu farkındalığı ve bilgi seviyesi kritik bir öneme sahiptir. Özellikle ulusal ölçekte çevre politikalarının oluşturulması ve teşvik, sınırlama, yaptırım, yasal düzenleme gibi politika araçlarının etkinliği kamuoyunun, tekil ya da birden fazla çevre sorununun seviyesi, yoğunluğu, ciddiyeti ve ‘gerçekliğine’ yönelik ikna düzeyiyle doğrudan bağlantılıdır. Bu bağlamda bireylerin ya da toplumun belirli bir kısmının söz konusu çevre sorunlarına kuşku duyması/şüpheyle yaklaşması, ilgili sorunun çözümü ve küresel ölçekte deneyimlediğimiz ekolojik krizle mücadele açısından bir açmaz yaratmaktadır. Bu doğrultuda, politik ve iktisadi amaçlar doğrultusunda, belirli aktörler tarafından sistematik ve planlı bir şekilde yürütülen, kuşku yaratma ve yayma odaklı etkinlikleri ifade eden çevresel kuşkuculuk yaklaşımı, bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Ekolojik krizle etkin mücadelenin önündeki en büyük engellerden birisi olan bu yaklaşımın aktörleri, argümanları, stratejileri ve etkileri çalışmada detaylı olarak ele alınmaktadır. Çevresel kuşkuculuk, teorik ve pratik bağlamda çok büyük oranda Amerika Birleşik Devletleri üzerinden ilerlediği için çalışma kapsam olarak bu ülke ile sınırlıdır. Hakikat sonrası yaklaşımla kesişim noktalarına da sahip olan çevresel kuşkuculuk, iklim değişikliğinin etkisinin ve yoğunluğunun her geçen gün arttığı bu dönemde, aşılması gereken geniş tabanlı ve ‘yüksek bütçeli’ bir sorun olarak ön plana çıkmaktadır. Bu durum, bir yandan hâlihazırda istenen düzeyden çok uzakta kalmış olan ve on yıllardır somut bir kazanıma imza atamayan uluslararası iklim rejiminin etkinliğini tümüyle tehdit ederken; diğer yandan dünya genelinde yerel yönetimlerin başını çektiği alternatif çözüm pratiklerini köklü bir şekilde etkilemektedir. İklim değişikliğiyle her ölçekte mücadelenin kaçınılmaz olduğu ve bunun için mümkün olan en yüksek kamuoyu desteğinin gerektiği günümüzde çevresel kuşkuculuğun, tüm boyutlarıyla çözümlenmesi ve ifşası kaçınılmaz görünmektedir. Bu bağlamda çalışmanın temel savı, çevresel kuşkuculuğun kamuoyu üzerinde kritik etkiler yaratarak çözüm çabalarını baltaladığı ve bu yaklaşımla kapsamlı bir mücadele hayata geçirilmeksizin ekolojik krizden çıkışın mümkün olmayacağı yönündedirÖğe Forests as the Sentient Bridge between German Landscape and Identity(Berghahn Books, 2022) Kuran, HikmetThis chapter intends to focus on the correlation between the historical and theoretical construction of national and racial-based imagineries of natural entities –forests in this case- based on sentience. To this end, firstly, the historical roots of German forest perception is discussed. Secondly, major political and economic developments, figures, arguments, and conceptualizations are analyzed to reveal the process of building a national identity through sentient landscape. Then, the chapter focuses on the practical dimension, from Völkisch nationalism and Blood and Soil to Nazi policies and Dauerwald. By doing these, this chapter aims to disclose how the sentient bridge between German forests and xenophobia is constructed both in theory and political practice which can be quite fruitful to better analyze contemporary challenges such as rising far right and neo-fascist discourses.Öğe İklim değişikliği farkındalık ölçeğinin geliştirilmesi(2022) Ataklı, Gülnur; Kuran, HikmetBu araştırmanın temel amacı, iklim değişikliği farkındalığını değerlendirmeye yönelik yeterli ve güvenilir bir ölçme aracı geliştirmektir. Literatür taraması yapılarak oluşturulan 106 maddelik madde havuzu, uzman görüşleri doğrultusunda 84 maddeye indirilerek yeniden düzenlenmiştir. Şubat- Mart 2021 tarihleri arasında Google Survey aracılığıyla internet üzerinden yayınlanarak Türkiye genelinde kolay ulaşılabilir örneklem metoduyla, 1088 kişiye uygulanmıştır. Ölçeğin yapı geçerliği ile ilgili olarak açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizleri yapılmış, ölçek modeli oluşturulmuştur. Yapılan analizler, ölçeğin önceden tanımlanmış yapıya uygun bir ölçme aracı olduğunu ve iyi bir model uyumu gösterdiğini ortaya koymuştur. Güvenirlik çalışması sonrasında da ölçek güvenirliği, toplamda .92 Cronbach ? değeri ile yüksek güvenirliğe sahip olarak bulunmuştur. Tüm bu çalışmalar sonrasında, 52 maddeden oluşan 5 faktörlü, 5’li likert türü bir ölçek geliştirilmiştir.Öğe İklim Değişikliği ile Mücadelenin Kilit Ölçeği: Yerel Yönetimler(Nobel Yayıncılık, 2020) Kuran, Hikmet; Ataklı, Gülnurİklim değişikliği, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünya gündemine giren, etki ve yoğunluğunun her geçen gün arttığı ve birçok bilimsel çalışma aracılığıyla ortaya konduğu üzere, insanlığın gelecekteki varlığını doğrudan tehdit eder boyuta yükselen bir sorun olarak ön plana çıkmaktadır. Tarihsel süreçte, sorunla mücadeleye ilişkin girişimler, büyük oranda uluslararası ölçekte ve Birleşmiş Milletler öncülüğünde gerçekleşmiş ancak özellikle 2015 yılında Paris’te gerçekleşen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı ile bu bağlamda bir paradigma değişiminin temelleri atılmıştır. Bu değişimin temel itkisi ise iklim değişikliğinin hem olumsuz yansımalarından etkilenme hem de çözüme ilişkin potansiyel barındırma açısından giderek ön plana çıkan kentlerin nüfus ve ölçek açısından büyümesi olmuştur. Öyle ki, tarihte ilk kez dünya nüfusunun yarısından fazlası kentlerde yaşamaya başlamış ve bu oranın ilerleyen yıllarda daha da artması beklenmektedir. Dolayısıyla yerel yönetimlerin, iklim değişikliği ile mücadele konusunda artık kilit birer aktör olarak değerlendirilmesi söz konusudur. Bu çalışma, yerel yönetimlerin bu konudaki rolü ve önemini, taşıdığı avantajları, uyum ve azaltım stratejilerini ve hâlihazırda yerel yönetim ölçeğinde gerçekleşen uygulamaları ele alarak, bir yandan iklim değişikliğiyle mücadeledeki bu yeni dönemi diğer yandan ise yerel yönetimlerin çevre sorunlarıyla mücadeleye ilişkin uluslararası rejimdeki artan rolünü çözümlemeyi amaçlamaktadır. Çalışmada ilk olarak iklim değişikliğiyle mücadelede yerel yönetimlerin rolü ve önemine değinilirken sonrasında konu tarihsel, kurumsal, yasal ve yönetsel ve pratik boyutlarıyla ele alınmaktadır.Öğe İklim Değişikliği: İnkar, Çarpıtma, Hakikat(Nika Yayınevi, 2021) Kuran, Hikmetİklim değişikliği, bilimsel ve teknik boyutunun yanı sıra, sınıfsal ve siyasal düzlemdeki konumu gereği, hakikat sonrası çağa ilişkin kapsamlı gözlemlerin yapılabileceği bir konu olarak ön plana çıkmaktadır. Nedenselliğinin, etkinliğinin ve yansımalarının küresel boyutta gerçekleşmesine ek olarak, devletlerin büyük oranda ulusal ölçekte temsil edilmeleri iklim değişikliğini, uluslararası çevre rejimi bağlamında, özgün konuma taşıyan diğer unsurları oluşturmaktadır. Tarihsel olarak bakıldığında, insan etkinliklerinin atmosferde yarattığı dönüşümün teknik analizini konu edinen iklim değişikliği, diğer çevre sorunlarına benzer bir şekilde, hem uluslararası ilişki ve diplomasinin hem de neden-sonuç sorgulamaları doğrultusunda ‘siyaset’in alanına girmiştir. İklim -değişikliği- siyaseti (climate politics) olarak ortaya çıkan bu anlayış, sorunu betimlemeci ya da gözlemlemeci perspektiften alarak, hem onu tanımlama hem de yansımalarıyla mücadele etme/uyum sağlama konusunda, sorgulayıcı bir yönteme geçişi sağlamıştır. Bu geçiş beraberinde, sorunun ortaya çıktığı üretim ilişkilerinin, sınıfsal yapıların, uluslararası iş bölümünün ve topyekün küresel ekonomi-politik pratiğin mercek altına alınmasını getirmiştir. Sorunun kaynağıyla, bu yeni sorgulama kapsamı arasındaki doğrusal bağın güçlü ve –bilimsel ve politik açıdan- apaçık olması, bir tepki olarak, karşı-argümanların gelişmesini de tetiklemiştir. Ancak, iklim değişikliği konusunun özgün yanı, bir toplumsal, ekonomik, siyasal bir mesele olmanın ötesinde, bilimsel ve kanıtlanabilir veri setleri ve gözlemlere dayanmasıdır ki konunun hakikat sonrası çağ ile teması da tam bu noktada ortaya çıkmaktadır. Çarpıtma, yanlış bilgilendirme, içini boşaltma ya da inkâr gibi bu çağa özgü stratejilerin, yalnızca sosyal bilim epistemolojisi sınırları içinde değil; bilimsel çalışma ve kanıtları da içine alacak şekilde yeniden üretilmesi sürecini ifşa eden iklim değişikliği, bu bağlamda hakikat sonrası çağın en net çözümlenebileceği örneklerden birisini teşkil etmektedir. Bu çalışma, söz konusu stratejileri, iklim değişikliğinin hem bilimsel hem siyasal boyutunu kapsayan bir sorgulama yaparak, hakikat sonrası çağdaki bilgi, politika ve yöntem ‘üretimi’ süreçlerini ve bunların ulusal ve uluslararası siyasetle olan ilişkilerini ele almaktadır.Öğe Küçülme (Degrowth) Yaklaşımının Tarım Sektörü Açısından Değeri ve Potansiyeli(Gazi Kitabevi, 2021) Kuran, HikmetGüncel akademik tartışmalarda yalnızca ekolojik bunalıma değil kapitalist üretim ilişkilerinin yarattığı sosyal, ekonomik ve politik çıkmazların tümüne yönelik topyekün bir çözüm önerisi olarak Küçülme (Degrowth), güncel akademik tartışmalarda son dönemdeki en revaçta olan yaklaşım olarak ön plana çıkmaktadır. Hâkim iktisadi anlayışın en temel ‘doğrusu’ olan büyüme hedefini odağına alan bu yaklaşım, kapitalizm-büyüme ilişkisini bilimsel, sınıfsal ve çevresel boyutta irdeleyerek temel argümanlarını bu kaynaktan beslemektedir. Bu doğrultuda, yaklaşımın ilk öncülü, mevcut durum içerisinde kapitalizmin dikte ettiği sonsuz ve sınırsız bir büyüme arzu ve itkisinin hem gezegendeki –ekolojik, toplumsal, iktisadi- kriz durumunun baş müsebbibi olduğu hem de bu anlayışın artık sürdürülemez olduğuna ilişkindir. Yaklaşımın mevcut kriz durumuna dair çözümü ise topyekün bir dönüşümün, yaşamın tüm alanlarında sağlanmasıdır. Tarım sektörü, kapitalist üretim ilişkileri tarafından yeniden üretilen (sözleşmeli üreticilik, monokültür, GDO, aşırı gübre ve ilaç kullanımı, tek kullanımlık tohum gibi) ve tamamıyla piyasalaşan bir alan olarak, iklim değişikliğinin ve ekolojik krizin hem derinleşmesinde hem de bu sorunlarla mücadeleye yönelik kaçınılmaz önemi ve potansiyeli açısından hayati bir mücadele zeminidir. Buradan hareketle bu çalışma, etkileri, yansımaları ve boyutu artık göz ardı edilemeyecek hale gelen ve gezegendeki yaşamın devamlılığını tehdit eder boyuta gelen mevcut kriz durumunun aşılmasına yönelik bir çaba olarak Küçülme yaklaşımını, tarım sektörü özelinde teorik (Büyüme karşıtlığı, Faydacılık karşıtlığı, Çevre Adaleti gibi) ve pratik öncülleri (Toprağa Dönüşçülük, Agroekoloji, Kooperatifler, Kent Bahçeciliği vb.) bağlamında irdelemeyi amaçlamaktadır.Öğe Kyoto'dan Paris'e Avrupa Birliği İklim Politikaları ve Etkinliğinin İncelenmesi(Yozgat Bozok Üniversitesi, 2019) Kuran, HikmetBu çalışma, iklim değişikliğiyle mücadelede ve çevre sorunlarına ilişkin yönetsel süreçte özgün bir etkinliğe sahip olan Avrupa Birliği’nin, uluslararası çevre rejimindeki en kapsamlı politika metni olarak değerlendirilebilecek Kyoto Protokolü’nün uygulama safhası üzerinden -Paris İklim Anlaşması’nı da içerecek şekilde- bir analizini yapmayı hedeflemektedir. Bu bağlamda çalışmanın temel savı, küresel ölçekte en etkili figür olmasına karşın AB’nin kalkınma-çevre etkileşimindeki konumunun ekonomik çıkarlar lehine olduğuna ilişkindir. Çalışmada bu doğrultuda, öncelikle birliğin çevre koruma konusuna ilişkin kurumsal bakış açısının tarihsel gelişimine vurgu yaparken sonrasında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü kapsamındaki taahhütleri ve bu süreçteki karbon salımı azaltma pratiğini ayrıntılı olarak ele alarak günümüzde yürürlükte olan Paris İklim Anlaşması’nın potansiyel etkinliğini sorgulamaktadır.Öğe Kıyı Alanlarında Biyolojik Çeşitlilik: Kapsam, Sorunlar, Tehditler(Efil Yayınevi, 2023) Kuran, HikmetSanayi Devrimi ve Aydınlanma ile birlikte ortaya çıkan ve uluslararası çapta gözlemlenmeye başlayan, insanın doğa üzerinde hakimiyet kurma fikri ve bunun paralelinde yapılan kaynak paylaşımı mücadelesi; özellikle 20. yüzyıla damgasını vurmuş ve çevre, tarihsel süreçte daha önce hiç karşılaşmadığı bir baskı altında kalmıştır. Teoride mekanist dünya görüşünün, pratikte ise doğal kaynakların paylaşım savaşının kıskacında doğa; geri dönülemeyecek seviyelerde tahribata uğramış; sahip olduğu özelliklerini ve değerlerini birer birer kaybetmeye mahkûm edilmiştir. Tahribat ve yok olma durumlarıyla karşılaşan bir doğal değer de biyolojik çeşitlilik olmuş; birçok tür, genetik zenginlik bu durumdan olumsuz bir şekilde etkilenmiştir.Öğe Şehir Hakkı: Neoliberal Kentleşme ve Sınıf Mücadelesi(Nika Yayınevi, 2021) Kuran, HikmetKapitalist üretim tarzında sermaye-mekân etkileşiminin işleyişine yönelik çarpıcı çözümlemeleri ve isabetli öngörüleri Henri Lefebvre’i özgün bir noktaya taşımaktadır. Şehir ve kent arasında tanımladığı ve çözümlediği ayrım, kapitalizmin kent sorunsalına tüm boyutlarıyla temas etmektedir. Kullanım değeri ve sahiplenmeye endeksli, belirlenim, tahakküm ve sömürü süreçlerinden bağımsız bir nitelik arz eden ‘şehir’ ile söz konusu süreçlerin küresel ölçekte somutlaştığı ve özgün nitelikleri yok ettiği, tüm unsurlarıyla sermayenin yeniden üretiminin bir aracına dönüşen ‘kent’ arasındaki bu ayrım, bu anlamda dikkat çekicidir. Lefebvre’in şehir hakkı olarak kavramsallaştırdığı çözüm arayışı da bu ayrım üzerinden somutluk kazanmaktadır. Şehir hakkı kavramsallaştırması, hem üretim ilişkilerinin ürettiği/yeniden ürettiği ve ekonomik, toplumsal, siyasal ve mekânsal düzlemde gözlemlenen sorunları anlamlandırma hem de bunları ve bir bütün olarak kapitalist üretim ilişkilerini ortadan kaldıracak devrimci dönüşümü formüle etme açısından kilit bir unsur olarak ön plana çıkmaktadır. Bu kitabın temel iddiası da şehir hakkı kavramının kapitalizmi aşmaya koşullu bir devrimin kuramsal yol haritasına karşılık geldiğine ilişkindir. Bu iddiasını da Lefebvre’in mekân-sermaye, gündelik hayat ve toplumsal mücadele pratiklerine yönelik öne sürdüğü argüman ve kavramsallaştırmalara dayandırmaktadır. Bunu yaparken, özellikle neoliberal politikalarla daha da görünür hâle gelen, Lefebvre tarafından başarıyla öngörülen ve çözümlenen, şehrin özgün nitelikleri ile kapitalizme içkin temel yasalar arasındaki çatışma noktaları aydınlatılmakta ve şehir hakkının gerçekleşmesinin kapitalist üretim ilişkilerinin ortadan kalkması anlamına geldiğine yönelik iddia kuramsal ve pratik boyutlarıyla gerekçelendirilmektedir.Öğe Sentient Ecologies : Xenophobic Imaginaries of Landscape(Berghahn Books, 2022) Cotofana, Alexandra; Kuran, HikmetEmploying methodological perspectives from the fields of political geography, environmental studies, anthropology, and their cognate disciplines, this volume explores alternative logics of sentient landscapes as racist, xenophobic, and right-wing. While the field of sentient landscapes has gained critical attention, the literature rarely seems to question the intentionality of sentient landscapes, which are often romanticized as pure, good, and just, and perceived as protectors of those who are powerless, indigenous, and colonized. The book takes a new stance on sentient landscapes with the intention of dispelling the denial of “coevalness” represented by their scholarly romanticization.Öğe The ecofascist legacy of the Nazis: historical roots of far-right ecologies(Kapadokya Üniversitesi Yayınları, 2022) Kuran, HikmetAside from its unique historical path in regard to racism/nationalism and the protection of nature, Germany has also an original character in how it associates these concepts. Observing a concern with environmental protection/sensitiveness and the most terrifying political/racist regime ever witnessed in the same geography, and the establishment of a theoretical interface between the two, is a matter of considerable concern. While it can be concluded that environmentalism and fascism were in a complex alignment, the conclusion drawn after questioning and analyzing the nature of the alignment is rather different. This paper focuses on the environmental history of green ideas in far-right politics through a discussion of the historical ‘legacy’ and development of the fascist ideology and practice, namely the Nazi ideology and political period. Taking into consideration that Germany historically followed a unique path toward the concepts of racism/nationalism, and nature protection/environmental ‘sensitivity’ that reverberated within the Nazi Ecology, both theoretically and in practice, their scrutiny becomes vital if we are to understand the nature of the far-right thinking that leads today’s political parties, ideologies, social movements and political ecologies.Öğe The ecofascist legacy of the Nazis: historical roots of far-right ecologies(2022) Kuran, HikmetAside from its unique historical path in regard to racism/nationalism and the protection of nature, Germany has also an original character in how it associates these concepts. Observing a concern with environmental protection/sensitiveness and the most terrifying political/racist regime ever witnessed in the same geography, and the establishment of a theoretical interface between the two, is a matter of considerable concern. While it can be concluded that environmentalism and fascism were in a complex alignment, the conclusion drawn after questioning and analyzing the nature of the alignment is rather different. This paper focuses on the environmental history of green ideas in far-right politics through a discussion of the historical ‘legacy’ and development of the fascist ideology and practice, namely the Nazi ideology and political period. Taking into consideration that Germany historically followed a unique path toward the concepts of racism/nationalism, and nature protection/environmental ‘sensitivity’ that reverberated within the Nazi Ecology, both theoretically and in practice, their scrutiny becomes vital if we are to understand the nature of the far-right thinking that leads today’s political parties, ideologies, social movements and political ecologies.Öğe Toprağa Dönüşçüler: Türkiye Özelinde Bir Saha Araştırması(Mülkiye Dergisi, 2022) Ak Kuran, Sabriye; Kuran, HikmetGeçtiğimiz 20 yıllık süreç içerisinde Türkiye’de kentsel alanlardan kırsal alanlara doğru (zamansal ve mekânsal anlamda değişkenlik göstermekle birlikte) bir tersine göç olgusu yaşanmaktadır. Kırsal alanlara göç eden eski kent sakinlerinin bir bölümünün temel motivasyonu, tarımsal bir yaşam tarzına ulaşmaktır. Bu grup, tarımı ve/veya bahçecilik uygulamalarını anlamlı bir yaşam tarzının temel bileşenlerinden biri olarak benimsemekte ve kırsal alanlara tarımsal üretime dayalı bir yaşam tarzı sürmek amacıyla göç etmektedir. Literatürde bu taşınma eylemine toprağa dönüş hareketi, bu eylemi gerçekleştirenlere ise, toprağa dönüşçüler denilmektedir. Çalışmada, öncelikli olarak toprağa dönüş hareketine ilişkin teorik bir çerçeve çizilmektedir. Bu bağlamda, toprağa dönüş hareketinin ne anlama geldiği, kapsamının ne olduğu, bu göç hareketinin ekonomik, politik, kültürel ve ekolojik temellerinin olup olmadığı araştırılmaktadır. Sonrasında ise, bu genel çerçeveye bağlı olarak Türkiye’deki toprağa dönüş hareketinin coğrafyası, çeşitliliği, gelişimi, nedenleri ve sorunları analiz edilmektedir. Söz konusu analizi yapabilmek ve bahsi geçen hususların Türkiye özelinde nasıl deneyimlendiğini tespit edebilmek için çeşitli sorular hazırlanmış ve bu sorular toplam 24 katılımcıya yöneltilmiştir. Yarı yapılandırılmış görüşme tekniğinin kullanıldığı ve katılımcılara beş ana başlık (iş deneyimi, toprağa dönüşçülerin göç coğrafyası ve motivasyonları, yaşam tarzı, kır-kent algısı ve yerel halkla ilişkisi) altında 40 sorunun yöneltildiği bu çalışma kapsamında, Türkiye’de toprağa dönüşçülerin homojen bir grup olmadığı ve eğitim durumları, eğitim aldıkları alanlar, göç etmeden önce çalıştıkları sektörler, üretim şekilleri, üreticilik yapmayı öğrenme araç ve yöntemleri, ürettikleri ürünleri pazarlama şekilleri, göç ettikleri kırsal alanlar, göç edecekleri yerleşim alanını tercih sebepleri, göç etme motivasyonları, göç ettikten sonra karşılaştıkları sorunlar, kırkent algıları, kırsal alandan beklentileri ve yerel halkla kurdukları ilişkiler bakımından birbirlerinden farklı özellikler taşıdığı sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte, toprağa dönüşçüler kırsal alanlara göç etmeleri, tarımsal faaliyetlerle uğraşmaları ve tekrar kentsel alanlara göç etmeyi planlamamaları bakımından ortak bir özelliğe sahiptir.Öğe Türkiye’de Çevre Yönetiminin Merkeziyetçi ve Kalkınmacı Sürekliliği(İdealKent, 2022) Kuran, Hikmet1972 yılında Stockholm’de düzenlenen Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı, birçok ülkede bir yandan çevre yönetimi örgütlenmesini tetiklerken diğer yandan da ulusal ve uluslararası ölçekte çevre koruma anlayışının oluşmasını beraberinde getirmiştir. Benzer şekilde, Türkiye’de de çevre yönetimine yönelik kurumsallaşma, mevzuat oluşturma ve çevre politikası pratiği geliştirme açısından söz konusu konferans bir başlangıç noktası olmuştur. 1973 yılında oluşturulan Çevre Sorunları Koordinasyon Kurulu ile başlayan ve yaklaşık 50 yılda birçok değişikliğe uğrayan kurumsal yapı incelendiğinde, kurumsal, tüzel ve temsil özelliği açısından merkezi yönetimin ana özne olduğu bir süreç ön plana çıkmaktadır. Buna paralel olarak, söz konusu çevre yönetimi örgütlenmesinin taşıdığı çevre koruma yaklaşımına bakıldığında ise iktisadi kalkınmayı önceleyen bir anlayış göze çarpmaktadır. Buradan hareketle bu çalışmanın temel savı, Türkiye’de çevre yönetiminin kurumsal açıdan merkeziyetçi; çevre koruma pratiği (tüzel dayanaklar ve uygulanan siyasalar ekseninde) açısından ise kalkınmacı bir nitelikte olduğu ve bunların günümüze kadar bir süreklilik arz ettiği üzerinedir. Merkeziyetçi ve kalkınmacı sürekliliğin aydınlatılması amacıyla çalışmada ilk olarak, 1973 yılında başlayan kurumsallaşma süreci, 50 yıllık süreç bağlamında ele alınmakta ve çevre yönetiminin kurumsal yapısına yönelik değişiklikler söz konusu edilmektedir. Devamında ise, çevre politikalarına ve bunları oluşturup uygulayan kurumsal yapılara temel oluşturan tüzel kaynaklar ele alınmakta ve bunların koruma-kalkınma eksenindeki konumlanmaları tartışılmaktadırÖğe TÜRKİYE’DE MER’A YÖNETİMİ: MEVCUT YAPI, SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ(2023) Kuran, Hikmet; Özbek, Mehmet OzanMer’alar; devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan, sınırları içerisinde bulunduğu yöre halkının kullanımına belirli koşullarla tahsis edilmiş, zengin flora ve faunalara ev sahipliği yapan alanlar olarak tanımlanabilir. Bütün Türkiye’de yaklaşık 14,6 milyon hektar alana sahip olan mer’aların neredeyse %80’i hayvancılık faaliyetlerinde kullanılmaktadır (Gökkuş, 2018: 6). Ancak ekolojik açıdan bakıldığında, önemli kırsal ve ekolojik müşterekler olarak ön plana çıktığı görülmektedir (Hazar ve Velibeyoğlu, 2018: 193). Buna karşın, ülkemizdeki mevcut kurumsal ve yönetsel sistemde, bu alanların ekolojik niteliklerinden çok ekonomik potansiyelleri üzerinden ve kısa vadeli bir bakış açısıyla değerlendirildiği görülmektedir.Öğe Why it is Vital to Scrutinize the Connection between Landscape, Sentience and Xenophobia in the Age of Deepening Crises of Democracy and Ecology?(Berghahn Books, 2022) Kuran, HikmetThis chapter scrutinizes the fatal connections points of the crisis of democracy and ecology.