Dil ve Konuşma Terapisi Anabilim Dalı - Yüksek Lisans Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Listeleniyor 1 - 20 / 77
Öğe 3-6 Yaş Aralığındaki Otizm Spektrum Bozukluğu Bulunan Çocukların Duyu Profili, Dil Becerileri ve İletişimsel Katılımları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi(Kapadokya Üniversitesi Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2025) ÖZÇELİK, Deniz CanBu çalışma, 3-6 yaş aralığındaki Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) olan çocuklarda duyu profili, dil becerileri ve iletişimsel katılımları arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Çalışmanın kapsamını duyusal işleme zorluklarının, davranışsal ve duygusal tepkilerin ve duyusal modülasyon seviyelerinin dil ve iletişimsel katılımını ve otizm şiddetiyle ilişkisini inceleyerek mevcut literatüre katkıda bulunmak oluşturmaktadır. Bu araştırmada, Aydın ilinde, özel bir dil ve konuşma terapisi merkezinden danışmanlık hizmeti alan OSB tanılı 45 çocuktan oluşan bir örneklem seçilmiştir Çalışmada farklı parametrelere yönelik veri toplama araçları olan; Türkçe Erken Dil Gelişim Testi (TEDİL) alıcı ve ifade edici dil becerilerini değerlendirirken, FOCUS-34 ölçeği altı yaş altı çocuklarda iletişim becerilerini değerlendirmiştir. Gilliam Otizm Derecelendirme Ölçeği-2 (GOBDÖ-2-TV) OSB şiddetini ölçmek için kullanılmış ve Duyu Profil Ölçeği duyusal işlemeyi değerlendirmek üzere sürece dahil edilmiştir. Metodolojik olarak, bu kesitsel bir analitik çalışmadır. Veri toplama, dil ve iletişim becerileri için TEDİL ve FOCUS-34 değerlendirmelerini, otizm şiddetini değerlendirmek için GOBDÖ-2-TV puanlarını ve duyusal özellikleri için Duyu Profili puanlarını içermiştir. Çalışma, bu değişkenler arasındaki korelasyonları araştırarak duyusal işlemenin dil-iletişim becerilerini etkileyip etkilemediğini ve otizm şiddetinin bu değişkenleri etkileyip etkilemediğini belirlemeyi amaçlamıştır. Bulgular, duyusal işleme zorlukları ile hem alıcı hem de ifade edici dil becerilerindeki sınırlamalar arasında önemli ilişkiler olduğunu göstermiştir. Duyusal profil, otizm şiddetiyle belirgin şekilde ilişkilendirilmiştir; bu, daha yüksek otizm şiddetinin artan duyusal işleme zorluklarıyla ilişkili olduğunu göstermektedir. Duyu profili puanları ile dil ve iletişim becerileri arasında önemli korelasyonlar gözlemlenmiştir ve bulgular, duyusal işlemleme güçlüklerinin OSB'li çocuklarda dil ve iletişim becerileri üzerinde etkili olabileceğini göstermektedir. Çalışma bulguları, OSB'li çocuklarda dil ve iletişim becerilerini geliştirmek için duyusal işlemeyi göz önünde bulunduran müdahalelere olan ihtiyacı vurgulamaktadır.Öğe Akut dönemdeki afazili hasta yakınlarının kaygı düzeylerinin aile yaşamına ve bakıcı yüküne etkisinin incelenmesi(Kapadokya Üniversitesi Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2025) BEKAR, Elif BeyzaAfazi, genellikle ani gelişen inmenin sonucunda ortaya çıkmakta ve hastalarda fiziksel yetersizliğe sebep olmasının yanında beynin dil ile ilişkili alanlarını da etkilediği için hastaların iletişiminin de bozulmasına neden olmaktadır. Afazinin getirdiği olumsuz durumlardan hastalar kadar hasta yakınları da etkilenmektedir. Ani gelişen bu durum karşısında hasta yakınlarının ne yapacağını bilememesi, korkuya kapılması sebebiyle kaygı yaşadıkları ve bu kaygının bakım yüküyle aile yaşamlarını olumsuz etkileyebileceği düşünülmektedir. Bu sebeple bu araştırmada, hasta yakınlarında görülen kaygının aile yaşamı ve bakıcı yüküyle arasındaki ilişkiyi incelemek amaçlanmaktadır. Araştırma nicel araştırma yöntemlerinden olan tanımlayıcı araştırma türünde planlanmıştır. Araştırmaya akut dönemdeki 43 afazili hasta yakını katılmıştır. Araştırmanın verilerini toplamak için katılımcıların demografik özelliklerini belirlemek amacıyla Aile Yakını Demografik Bilgi Formu, katılımcıların akut dönemdeki kaygı düzeyini belirlemek için Beck Anksiyete Ölçeği, afazinin aile yaşamına etkisini belirlemek için Afazide Aile Yaşamı Etki Ölçeği, bakım yükünün değerlendirilmesi için Zarit Bakım Verme Yükü Ölçeği ve Aile Bakım Verenleri için Bakım Yükü Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen veriler doğrultusunda kaygı düzeyi ile aile yaşamı arasında negatif yönde (p=0.008<0.05), bakıcı yükü ile arasında ise pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur (p=0.001<0.05). Aile yaşamı ve bakıcı yükü arasında da negatif yönde istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur (p=0.001<0.05). Hasta yakınlarının demografik özellikleri incelendiğinde kaygı düzeyiyle cinsiyet (p=0.01<0.05), eğitim düzeyi (p=0.043<0.05), çalışma durumu (p=0.006<0.05) arasında anlamlı fark bulunmuştur. Afazinin aile yaşamına etkileri ile cinsiyet (p=0.020<0.05) arasında ve bakıcı yükleri ile cinsiyet (p=0.049<0.05) arasında anlamlı fark bulunmuştur.Öğe Otizm Spektrum Bozukluğuna Sahip Çocuklarda Görülen Tekrarlayıcı Davranışlar ile İletişim Becerileri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi,(Kapadokya Üniversitesi Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2025) AKBAYIR ÖZÇELİK, Elif NurBu araştırma, otizm spektrum bozukluğu (OSB) tanısına sahip 3-6 yaş aralığındaki çocukların tekrarlayıcı davranışları ile iletişim becerileri arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma analitik kesitsel bir tasarıma sahiptir. G*Power 3.1.9.7. versiyonu ile yapılan güç analizi sonucu %80 güvenilirlik seviyesinde toplam 143 katılımcının çalışmaya dahil edilmesi gerektiği hesaplanmıştır. Aydın ilinde bulunan bir otizm destek merkezine başvuran 143 katılımcı araştırmaya dahil edilmiştir. Veri toplama sürecinde, katılımcıların ebeveynlerine “Ebeveyn Bilgilendirme ve Onam Formu” sunulmuş ve onamları alınmıştır. Çocukların tekrarlayıcı davranışları, iletişim becerileri ve otizm şiddetini değerlendirmek için sırasıyla Tekrarlayıcı Davranışlar Ölçeği-Revize-Türkçe Versiyonu (TEDÖ-R-TV), Altı Yaşından Küçük Çocuklar İçin İletişim Çıktılarına Odaklanma Ölçeği-34 (FOCUS-34) ve Gilliam Otistik Bozukluk Derecelendirme Ölçeği-2-Türkçe Versiyonu (GOBDÖ-2-TV) kullanılmıştır. Ölçeklerden elde edilen araştırma verileri SPSS 26 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma bulguları tekrarlayıcı davranışlar ve iletişim becerileri arasında güçlü bir ilişki varlığını, her iki parametrenin de OSB şiddeti üzerinde etkili olduğunu ortaya koymuştur. Araştırmanın bulguları, OSB’li bireylerin dil, iletişim ve sosyal becerilerinin geliştirilmesine yönelik uygulanan terapilerde, davranışsal boyutunda da dikkate alınması gerektiğini ve multidisipliner bir çalışma yapılmasının gerekliliğini ortaya koymuştur. Araştırma, OSB’li bireylerin bireysel gereksinimlerinin daha iyi anlaşılmasını, dolayısıyla bu bireylerin eğitim ve terapi programlarından maksimum fayda sağlamasını amaçlamıştır.Öğe Kekemeliği Olan 8-11 Yaş Aralığındaki Bireylerin Olumsuz Değerlendirmekten Korkma, Stres ve Kekemelik Şiddetleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi(Kapadokya Üniversitesi Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2025) NURSÖZ, Muhammet KürşatBu çalışma, 8-11 yaş aralığındaki kekemelik tanısı almış çocukların, olumsuz değerlendirilme korkusu, stres ve kekemelik şiddetleri arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlamıştır. Araştırma, Konya ilinde toplam 30 çocuk üzerinde gerçekleştirilmiş; Çocuklarda Algılanan Stres Ölçeği, Olumsuz Değerlendirme Korkusu Ölçeği Kısa Formu ve Demografik Bilgi Formu uygulanmıştır. Kekemelik şiddeti ise KEŞİDA-4TR aracılığıyla ölçülmüştür. Tüm form ve testler, yüz yüze görüşmeler sırasında araştırmacı tarafından uygulanmıştır. Elde edilen çalışma sonuçlarına göre 8-11 yaş aralığındaki kekeme çocuklarda, olumsuz değerlendirilmekten korkma düzeyi, stres düzeyi ve kekemelik şiddeti gibi araştırma ölçütlerinin arasında anlamlı düzeyde bağlantılı olduğu ve birbirleriyle doğru orantılı olduğu tespit edilmiştir. Çalışmanın son araştırma sorusu olan katılımcının demografik bilgileriyle(anne babanın mesleği, anne babanın öğrenim durumu, çocuğun cinsiyeti, çocuğun sağlık öyküsü) stres, olumsuz değerlendirilme korkusu ve kekemelik şiddeti arasında anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir. Bu sonuçlar, kekemeliğin dışardan göründüğü gibi yalnızca takılmalardan ibaret olmadığı aynı zamanda altında yatan farklı psikolojik değişkenlerin olduğunu göstermektedir.Öğe Dil Konuşma Bozukluğu (Kekemelik, Gecikmiş Dil ve Konuşma Konuşma Sesi Bozukluğu Artikülasyon Bozukluğu, Fonolojik Bozukluğu) Olan Çocuklarda Ebeveyn Tutumu ve Ebeveyn Stres İndeksinin İncelenmesi(Kapadokya Üniversitesi Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2025) NAS, NejbirKonuşma, insan iletişiminin temel unsurlarından biri olarak ele alınmış ve bu bağlamda konuşma bozuklukları detaylı bir şekilde incelenmiştir. Bu bozukluklar, kekemelik, konuşma sesi bozukluğu (KSB), artikülasyon bozukluğu ve gecikmiş dil ve konuşma (GDK) gibi farklı kategorilere ayrılarak sınıflandırılmıştır. Her bir bozukluk, çocukların sosyal, duygusal ve akademik hayatlarını çeşitli şekillerde etkileyebilen, özel müdahale ve destek gerektiren benzersiz zorluklar sunmaktadır. Bu çalışmada, söz konusu konuşma bozukluklarından birini ya da birkaçını yaşayan çocukların ailelerine odaklanılmış ve ebeveyn tutumlarının bu süreçte oynadığı rol detaylı bir şekilde araştırılmıştır. Özellikle ebeveynlerin bu durum karşısında yaşadıkları stres düzeyleri, çocukların gelişimine yönelik tutumları ve bu süreçte sergiledikleri davranışlar analiz edilmiştir. Bu amaç doğrultusunda, ebeveynlerin yaşadığı stresi ölçmek için hazırlanan bir stres indeksi ve kapsamlı bir anket formu kullanılmıştır. Anketler hem çevrim içi hem de yüz yüze uygulanarak geniş bir veri tabanı oluşturulmuş, ebeveynlerin bireysel deneyimlerini ve zorluklarını daha iyi anlamak adına ebeveyn görüşme formlarından da yararlanılmıştır. Elde edilen veriler ışığında, ebeveyn stresini azaltmaya yönelik hedefler belirlenmiş ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için uygulanabilecek stratejiler üzerinde durulmuştur. Özellikle ebeveynlerin yaşadığı stresin kaynakları analiz edilmiş, bu stresin çocukların konuşma bozuklukları ile başa çıkma süreçlerini nasıl etkilediği üzerinde yoğunlaşılmıştır. Araştırmanın bir diğer önemli amacı ise ebeveynlere, bu süreçte çocuklarını daha etkin bir şekilde destekleyebilmeleri için rehberlik sağlamak ve farkındalıklarını artırmaktır. Bu çalışma, hem çocukların konuşma bozukluklarının daha etkin bir şekilde yönetilmesine katkı sağlamayı hem de ebeveynlerin bu süreçte daha bilinçli ve destekleyici bir tutum sergilemelerine yönelik yol haritaları sunmayı hedeflemektedir. Ayrıca, elde edilen bulguların dil ve konuşma terapisi alanında yapılan diğer çalışmalar için referans olabileceği ve uzmanlara çocuk ve aile odaklı yaklaşımlar geliştirmede yol gösterebileceği öngörülmektedir.Öğe MS Hastalarında Sesin Kepstral Analiz ve Konvansiyonel Akustik Analiz ile İncelenmesi ve Normofonik Sese Sahip Bireyler ile Karşılaştırılması(Kapadokya Üniversitesi Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2025) ŞEHİDHAMZA, AyşeÇalışmamızın amacı; Multiple Skleroz tanılı hasta bireylerin sesleri ile normofonik bireylerin seslerinin kepstral analiz ve konvensiyonel akustik analiz ile incelemek ve karşılaştırmaktır. Çalışmamıza 18-61 yaş arasında 40 kadın 22 erkek olmak üzere toplam 62 katılımcı dahil edilmiştir. Fonasyonun objektif olarak değerlendirilmesinde Akustik Ses Kalitesi İndeksi Versiyon 2 (AVQIv2), Jitter (%), Shimmer (%), Temel frekans (F0) ve Harmonik Gürültü Oranı (NHR) puanları incelenmiştir. Çalışmamızda elde edilen veriler IBM SPSS Statistics 22 (SPSS Inc., Chicago, IL) programı kullanılıp iki bağımsız grubun ortalamasının karşılaştırılması için Independent Sample T Testi kullanılmıştır. İki bağımsız grubun ortancalarının karşılaştırılması için ise Mann Whitney U testi uygulanmıştır.Öğe Sanayi Ortamında Çalışan Marangozların Ses Özelliklerinin Akustik Analiz ve Subjektif Değerlendirme Yöntemleri Aracılığıyla Normofonik Bireylerle Karşılaştırılması(Kapadokya Üniversitesi Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2025) SÜTCÜ METE, ElifSanayi ortamında gürültü, toz, kimyasal partiküller ve mekanik titreşim gibi faktörlere maruz kalarak çalışan marangozların ses özelliklerini akustik analiz ve subjektif değerlendirme yöntemleri ile incelemeyi ve normofonik bireylerle karşılaştırmayı amaçlayan bu araştırmada; sesin objektif parametreler açısından değerlendirilmesi için Jitter %, Shimmer %, Harmonik-Gürültü Oranı (HNR), Düzleştirilmiş Kepstral Tepe Çıkıntısı, Akustik Ses Kalitesi İndeksi Versiyon 3 (AVQIV3) ve Disfoni Şiddet İndeksi (DSI) ölçümleri yapılmıştır. Ses sağlığının bireyler tarafından algılanma düzeyi ise Ses Handikap İndeksi-10 (VHI-10) kullanılarak değerlendirilmiştir. Araştırmaya İstanbul’da marangozluk mesleğini en az iki yıl icra etmekte olan katılımcılar ile herhangi bir mesleki ses maruziyeti olmayan normofonik bireyler dahil edilmiştir. Her iki grupta 20 katılımcı olmak üzere toplam 40 bireyden veri toplanmış, subjektif değerlendirmeler için anket formları, objektif değerlendirmeler için ise bilgisayarlı akustik ses analiz sistemleri kullanılmıştır. Verilerin normal dağılıma uygun olup olmadığı Kolmogorov-Smirnov testi ile değerlendirilmiş, gruplar arası karşılaştırmalar için Bağımsız Örneklem T-Testi uygulanmıştır. Akustik analiz sonuçlarına göre, Shimmer % değerlerinde gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmuş olup (p = 0.026), marangoz grubunun ses şiddetindeki dalgalanmalarının daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Jitter % ve Harmonik-Gürültü Oranı (HNR) açısından ise gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p> 0.05). Düzleştirilmiş Kepstral Tepe Çıkıntısı (/a/ fonasyonu ve Pinokyo metni) ve AVQIv3 değerlerinde marangoz grubu ile karşılaştırma grubu arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (p > 0.05). Disfoni Şiddet İndeksi (DSI) sonuçlarına göre, marangoz grubunun DSI değerleri karşılaştırma grubuna kıyasla anlamlı derecede daha düşük bulunmuştur (p = 0.037).Öğe 7-9 Yaş Aralığında Özgül Öğrenme Güçlüğü ve Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Tanılı Çocuklar ile Tipik Gelişim Gösteren Çocukların Dil ve Okuma Becerilerinin Karşılaştırılması(Kapadokya Üniversitesi Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2025) ALBAYRAK KAYALIK, BerceÖzgül öğrenme güçlüğü (ÖÖG) ile dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun (DEHB) sıklıkla birbirine eşlik ettiği ve birbirini etkilediği görülmektedir. Her iki tanı grubundaki çocuklar okuma becerileri ve dil becerilerinde yönünden problemler yaşamaktadır. Çalışmanın amacı, ÖÖG ve DEHB olan 7-9 yaş arası çocuklar ile tipik gelişim gösteren çocukların dil ve okuma becerilerinin karşılaştırmasıdır. Araştırmaya tipik gelişim gösteren (TGG) 18, ÖÖG tanılı 18, DEHB tanılı 18 toplamda 54 (27 kız, 27 erkek) katılımcı katılmıştır. Araştırma bulguları tipik gelişim gösteren akranlarına oranla ÖÖG tanısına sahip ve DEHB tanısı eşlik eden çocukların TODİL sözel dil becerileri, TODİL bileşke performansları ve SOBAT okuma performansları incelendiğinde anlamlı derecede düşük performans gösterdiğini ortaya koymuştur. ÖÖG tanısına sahip çocukların sesli okuma becerisi ve okuduğunu anlama testi (SOBAT) performansları (okuma hızı, doğru okuma, akıcı okuma, okuduğunu anlama) anlamlı olarak ÖÖG’ne DEHB tanısı eşlik eden çocuklardan daha yüksek düzeydedir. ÖÖG tanısına sahip çocukların bazı TODİL bileşke performansları anlamlı olarak ÖÖG’ne DEHB tanısı eşlik eden çocuklardan daha yüksek olduğu tespit edilirken, diğer karşılaştırma grupları arasındaki anlamlı bir fark bulunmamaktadır. İlgili değişkenler (TODİL ve SOBAT) cinsiyet faktörüne göre incelendiğinde ise gruplar (kız-erkek) arasındaki farklılıkların anlamlı olmadığı tespit edilmiştir. Ayrıca TODİL değişkenleri ile SOBAT değişkenleri arasında pozitif yönlü orta ve kuvvetli ilişkiler olduğu sonucuna ulaşılmıştır. ÖÖG, DEHB tanısına sahip bireylerde alan yazında çoğunlukla akademik beceriler ve öğrenme ile ilgili sınırlılıklara yer verilse de yapılan SOBAT ve TODİL testlerinin sonuçları doğrultusunda; dil becerileri ile ilgili de sınırlılık ve gerilik gözlemlenmiştir. Bu bakımdan müdahale programında Dil ve Konuşma Terapistinin yer alması önerilmektedir. Araştırma bulguları ayrıca birbirine sıklıkla eşlik eden ÖÖG ve DEHB tanılarında sınırlılıkların okuma ve dil yönünden farklılaşmasından dolayı müdahale programlarının her iki tanının birlikte görüldüğü ve tek başına görüldüğü gruplarda ihtiyaca yönelik düzenlenmesi gerektiğini göstermektedir.Öğe Türkçe Konuşan 6-9 Yaş Arası Kekemeliği Olan ve Kekemeliği Olmayan Çocukların Dil Becerilerinin Karşılaştırılması(Kapadokya Üniversitesi Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2025) ÖZHAN, Sıla YarenDil; fonoloji, morfoloji, sentaks, semantik ve pragmatik beceri gibi birçok alt sistemden oluşmakta ve dil bilgisi, bu alt sistemlerin her birinde iyi olmayı ve bu becerileri esnek bir iletişim sisteminde bir araya getirmeyi hedeflemektedir. Kekemelik, ses, hece veya tek heceli sözcüklerin tekrarı, seslerin uzatılması ve hava akımındaki bloklar şeklinde görülebilen konuşmanın akışını sekteye uğratan anormal derecede yüksek bir sıklık ve/veya durma süresi ile karakterize bir konuşma bozukluğudur. Bu çalışmaya 6-8;11 yaş aralığında, anadili Türkçe ve kekemeliği olan 20 çocuk ve tipik gelişim gösteren 20 çocuk dahil edilmiştir. Çalışmanın amacı kekemeliğin dil becerilerini etkileyip etkilemediğini araştırmaktır. Bu doğrultuda dil gelişimini değerlendirmek amacıyla Türkçe Okul Çağı Dil Gelişim Testi; kekemelik şiddetini ölçmek amacıyla Kekemelik Şiddetini Değerlendirme Aracı kullanılarak veri toplanmıştır. Bulgulara bakıldığında ise kekemeliği olan ve tipik gelişim gösteren çocukların dil gelişimi karşılaştırıldığında sadece cümle tekrar etme alt testinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuş ve kekemeliği olan çocuklarda daha düşük çıkmıştır (p=,007<0,05). Diğer alt testlerde ise anlamlı düzeyde bir farklılık bulunamamıştır. Ayrıca cinsiyet açısından karşılaştırma yapıldığında kekemeliği olan ve tipik gelişim gösteren grup arasında cümle tekrar etme becerisi dışında dil gelişimleri açısından anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Kekemeliği olan çocukların diğer dil ve konuşma gelişim alanlarıyla ilişkisinin olup olmadığını belirlemek amacıyla daha fazla kişiyle ve daha farklı dil gelişimi değerlendirme testleriyle farklı yönlerden bakılan çalışmalar yapılması önerilmektedir.Öğe Türkçe Konuşan Ses Bozukluğuna Sahip Bireylerin Seslerine Yönelik Kendi Algıları ve Dinleyici Algıları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi(Kapadokya Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2024) BAYRAM, SelçukGüven, insan etkileşiminin temel unsurlarındandır. Birisiyle ilk tanıştığımızda o kişiye güvenip güvenmeme konusunda ön yargılarda bulunuruz. İnsan sesi güven algısı için önemli bir etkendir. Literatürde insan sesine yönelik dinleyici algısı üzerine çalışmalar yapılmıştır. Türkçe konuşan bireylere yönelik dinleyici algısı hakkında yapılmış oldukça sınırlı çalışma vardır. Bu çalışmanın amacı ses bozukluğunun hasta ve dinleyici algısını nasıl etkilediği görmek ve algılar arasındaki ilişkileri incelemektirÖğe Türkiye’deki Dil Ve Konuşma Terapistlerinin Çalışma Yerlerine Göre Yaşam Kalitesi Ve Mesleki Doyum Arasındaki İlişkinin İncelenmesi(Kapadokya Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2024) YAVUZ, Muhammed RıfatAraştırmada dil ve konuşma terapistlerinin çalışma yerlerine göre yaşam kalitesi ile mesleki iş doyum düzeylerinin aralarındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca hangi demografik özelliklerinin mesleki iş doyumu ve yaşam kalitesi düzeyleri açısından fark oluşturup oluşturmayacağı da belirlenmeye çalışılmıştır.Öğe Türkçe Konuşan 10-12 Yaş Arası Özel Öğrenme Güçlüğü Olan ve Olmayan Çocukların Alıcı Dil, Sesletim ve Sesbilgisel Becerilerinin Karşılaştırılması(Kapadokya Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2024) GÜLCE, ŞeymaAraştırmamızın amacı 10-12 yaş aralığında Özel Öğrenme Güçlüğü tanısı olan bireylerin dil ve konuşma becerileri açısından değerlendirilmesi ve normal gelişim gösteren bireyler ile karşılaştırıp farklılıkların olup olmadığını tespit etmektir. Araştırmanın katılımcılarını 20 ÖÖG tanılı birey ve 20 kontrol grubu oluşturmuştur. Araştırmamız için sesletim becerilerini değerlendirebilmek için Ankara Artikülasyon Testi (AAT), sesbilgisel becerilerini değerlendirebilmek için Sesbilgisel Farkındalık Kontrol Listesi (SFKL) ve alıcı dil becerilerini değerlendirebilmek için Peabody Resim Kelime Testi kullanılmıştır.Öğe Kekemeliği Olan 12-18 Yaş Arası Çocuk ve Ergenlerin Pandemi Sürecinde Yaşadıkları Duygu ve Tutum Değişimlerinin İncelenmesi(Kapadokya Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2024) DİCLE ABAKAY, ŞevvalKekemelik duygu, davranış ve bilişle alakalı sonuçlara neden olan karmaşık, iletişimi sekteye uğratan, çok unsurlu bir iletişim bozukluğudur. Kekemelik, duygu ve tutumlar ile birlikte ele alınmalıdır. Duygu ve tutumlar ise yaşanan anlara göre değişmektedir. Bu araştırmada, kekemeliği olan 12-18 yaş arasındaki bireylerin pandemi öncesi ve pandemi sonrası duygu ve tutumları incelenmiştir. Araştırmaya kekemeliği olan ancak kekemeliğe ek herhangi bir tanısı bulunmayan 80 kişi dahil edilmiştir. Verilerin toplanması amacıyla demografik bilgi formu ve CALMS-TR değerlendirme aracının afektif bileşen bölümü kullanılmıştır. CALMS-TR ölçeği alt boyutları için normal dağılıma uygunluk analizi Kolmogorov Smirnov testi ile gerçekleştirilmiştir. CALMS-TR Ölçeği alt boyutlarının pandemi öncesi ve sonrası karşılaştırmaları eşlenik örneklem t testi ile karşılaştırılmıştır. Demografik özelliklere göre pandemi öncesi ve sonrası karşılaştırmalarda Wilcoxon testi ile karşılaştırılmıştır. Araştırmanın bulguları pandemi öncesi ve sonrasına göre alt boyut puanlarının tüm boyutlarda istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaştığını göstermiştir (p<0,05). Kekemelikle ilgili olumsuz duygular alt boyut puan ortalamalarının pandemi sonrasında, pandemi öncesine göre anlamlı derecede yüksek olduğu, pandemi sonrasında kekemelik ile ilgili olumsuz duyguların arttığı belirlenmiştir. Cinsiyete göre pandemi öncesi ve sonrası alt boyut puan ortalamalarının karşılaştırılmasında kızlarda ve erkeklerde kekemelikle ilgili olumsuz duygular alt boyutunda pandemi sonrası puan ortalamasının, pandemi öncesi puan ortalamalarına göre anlamlı derecede yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0,05). Çalışmaya katılan tüm katılımcıların pandemi sonrası puan ortalamaları pandemi öncesine göre anlamlı olarak arttığı (p<0,05), bu durumun kekemelikle ilgili olumsuz duygu ve tutumları da arttırdığı saptanmıştır. Buna göre kekemeliğe karşı duygu ve tutumun sosyallikle ve çevreyle kurulan iletişimle anlamlı bir şekilde ilişkisi olduğu söylenebilir. Bulgular ilgili alanyazın doğrultusunda tartışılmıştır.Öğe Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde Çalışan Psikolog ve Psikolojik Danışmanların Çocuklardaki Dil ve Konuşma Bozukluklarına Yönelik Tutum Ve Bilgilerinin İncelenmesi(Kapadokya Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2024) AYDOĞDU, SerminDil ve konuşma terapistlerinin, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen hizmetlerde sürece eşlik eden psikolog ve psikolojik danışmanlar ile yapacağı iş birliği dil ve konuşma bozukluklarının erken tespit edilmesinde ve müdahale sürecinde önemli rol oynamaktadır. Çalışmanın amacı özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde çalışan psikolog ve psikolojik danışmanların cinsiyet, yaş, hizmet süresi ve dil ve konuşma bozukluğu öğrencisi bulunması değişkenleri göz önünde bulundurularak dil ve konuşma bozukluğuna yönelik tutum ve bilgi düzeylerinin ortaya koymaktır. Çalışma, Marmara Bölgesi’ndeki, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde 2023-2024 eğitim öğretim döneminde aktif olarak çalışan ve çalışmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden 174 psikolog ve 106 psikolojik danışmandan oluşan örneklem ile yürütülmüştür. Katılımcılara “Kişisel ve Sosyodemografik Bilgi Formu” ve “Dil ve Konuşma Bozukluklarına Yönelik Tutum ve Bilgi Anketi” çevrimiçi ortamda uygulanmıştır. Çalışmanın sonucunda özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan psikologların ve psikolojik danışmanların dil ve konuşma bozukluğu olan çocukların akademik/sosyal başarısına ve dil ve konuşma terapisi gereksinime yönelik tutum alt boyut puan ortalamalarının ve toplam puan ortalamalarının yüksek olduğu saptanmıştır. Psikolojik danışman ve psikologlarda yaş, tecrübe süresi, çalıştıkları kurumda konuşma bozukluğu olan çocuk olup olma değişkenlerine göre anlamlı bir fark olmadığı tespit edilmiştir (p>0,05). Çalışmanın sonuçları doğrultusunda özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde hizmet alan dil ve konuşma bozukluğu olan öğrenciler için belli aralıklarla, dil ve konuşma terapisti ve kurumda görev alan psikolog veya psikolojik danışmanların bir araya geldiği, bireyin terapi süreci hakkında görüşüldüğü önleyici ve müdahaleci çalışmalara ihtiyacı olup olmadığının belirlendiği multidisipliner çalışmayı destekleyecek toplantılar düzenlenmesi önerilmektedir.Öğe KEKEMELİĞİ OLAN ERGENLERİN KEKEMELİK TERAPİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN TUTUM VE GÖRÜŞLERİ(Kapadokya Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2024) İpek, Melisa BegümBu çalışma, kekemelik tedavi yöntemlerinin ergen bireyler üzerindeki etkilerini incelemeyi amaçlamaktadır. Kekemelik, bireyin sosyal ve akademik yaşamını olumsuz etkileyen bir konuşma bozukluğudur. Araştırma, 13-19 yaş aralığında kekemelik yaşayan 114 ergen üzerinde gerçekleştirilmiştir. Katılımcılar, dil ve konuşma terapistleri ile odyologlardan tedavi almış bireylerden oluşmaktadır. Çalışmada kullanılan tedavi yöntemleri arasında istemli kekemelik, duyarsızlaşma, kontrollü nefes, yumuşak başlangıç ve yavaş konuşma teknikleri yer almaktadır. Araştırma kapsamında, katılımcıların bu yöntemlere yönelik memnuniyet düzeyleri ve tedavi süreçlerindeki deneyimleri değerlendirilmiştir. Veriler, anketler ve yarı yapılandırılmış mülakatlar yoluyla toplanmış ve SPSS yazılımı ile analiz edilmiştir. Sonuçlar, kontrollü nefes ve yavaş konuşma tekniklerinin katılımcılar arasında en yüksek memnuniyet oranlarına sahip olduğunu göstermektedir. Ayrıca, terapi sürecinden memnun olan katılımcıların kaygı düzeylerinin daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Cinsiyet ve yaş gibi demografik faktörlerin, tedavi yöntemlerine yönelik tutumlarda ve kaygı düzeylerinde anlamlı etkileri olduğu bulunmuştur. İstatistiksel analizler, istemli kekemelik ve kontrollü nefes metotlarının, terapi memnuniyetinde anlamlı farklar yarattığını göstermektedir. Ancak, duyarsızlaşma ve yumuşak başlangıç metotlarının kaygı düzeyleri üzerinde belirgin bir etkisi bulunamamıştır. Araştırmanın bulguları, kekemelik tedavisinde bireysel farklılıkların ve kişiselleştirilmiş tedavi planlarının önemini vurgulamaktadır. Bu çalışma, kekemelik tedavisinde kullanılan yöntemlerin etkinliğini değerlendirerek, terapistlere ve ailelere rehberlik etmeyi amaçlamaktadır. Araştırma, kekemelik tedavisine yönelik gelecekte yapılacak çalışmalara da ışık tutmayı hedeflemektedir.Öğe Lise Öğretmenlerinin Kekemelik Hakkındaki Tutumu – Isparta Örneği(Kapadokya Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2024) ÇİÇEK, Elif Nurİletişim, bireyler arasındaki tüm davranış, düşünce ve hislerin aktarımını sağlayan bir süreçtir. İletişimin sekteye uğramasında konuşma bozuklukları büyük rol oynamaktadır. Kekemelik; konuşma akışındaki problemlerle özdeşleşmiş tekrarlar, bloklar, uzatmalar, duraklamalar ve eklemelerle karakterize bir konuşma bozukluğudur. Kekemelik, sıklıkla yanlış yorumlanmakta olup toplum tarafından olumsuz tutum ve damgalara maruz bırakılan önemli bir engel olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sebepler ile kekemeliği olan bireyler akademik, sosyal ve özel hayatlarında zorluk yaşamaktadırlar. Bu araştırmada, kekemeliğe ve kekeleyen bireylere karşı lise öğretmenlerinin tutumlarının ölçülmesi amaçlanmış, Isparta il merkezindeki liselerde görev yapan 210 lise öğretmeni araştırmaya dahil edilmiştir. Veri toplamada Kişilik Özellikleri Hakkında Kamuoyu Tutumunun Ölçülmesi-Kekemelik (POSHA-S) kullanılmıştır. Cinsiyet ve yaş değişkenlerinin olumlu yanıt ortalamalarında anlamlı fark bulunurken (p<0,05) ; medeni durum, çocuk varlığı, eğitim düzeyi, çalışma süresi ve gelir düzeyi değişkenlerinin ortalamalarında anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır (p>0,05). Öğretmenlerin kekemelik ve kekemeliğe dair olumlu ve olumsuz yanıt ortalamaları arasında anlamlı farklılık olduğu belirlenmiştir (p<0,05).Olumlu yanıt puan ortalamaları, olumsuz yanıt puan ortalamalarından yüksek bulunmuştur. Bu bağlamda, lise öğretmenlerinin kekemeliğe ve kekemeliği olan bireylere yönelik tutumlarının olumlu olduğu belirlenmiştir.Öğe 18-24 Yaş Aralığında Kekemeliği Olan Bireylerin Kendi Kekemeliklerine Karşı Öz Tutumlarının İncelenmesi(Kapadokya Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2024) ERDOĞAN, Fatma SenaKekemelik; konuşma akıcılığını bozan, toplum içinde çeşitli damgalamalara sebep olan, özel, sosyal, akademik, iş hayatlarında çeşitli zorluklarla karşılaşmasına neden olan yaygın bir konuşma bozukluğudur. Bu çalışmada kekemeliği olan 18-24 yaş aralığındaki bireylerin kendi kekemeliklerine karşı öz tutumlarının incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya kekemeliği bulunan 200 kişi dahil edilmiştir. Katılımcılara demografik bilgi formu ve WASSP-TR (Kekemeliği Öz Değerlendirme Ölçeği) Ölçeği uygulanmıştır. Kekemeliği olan ergen ve yetişkinlerde kekemelik ile ilgili eğitim/terapi alanların kekemelik ile ilgili eğitim/terapi almayanlara oranla daha olumlu tutum sergilediği tespit edilmiştir (p<0,05). Eğitim düzeyi arttıkça düşünceler ve kaçınma boyutunda anlamlı farklılık tespit edildiği bulunmuştur (p<0,05). Kekemeliği olan ergen ve yetişkinlerin kendi kekemeliklerine karşı öz tutumlarının olumsuz olduğu tespit edilmiştir (p<0,05). Kekemeliği olan bireylerin kekemeliklerine karşı öz tutumlarının olumlu hale getirilebilmesi amacıyla zamanında terapi alması ve gerek dil ve konuşma terapistleri gerekse farklı kişiler ve kaynaklardan toplumun bilinçlendirilmesi önerilmektedir.Öğe İlk ve Ortaöğretim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin Kekeme Öğrencilere İlişkin Tutumlarının İncelenmesi(Kapadokya Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2024) KANDEMİR, Alaaddin.Kekemelik, konuşmanın akıcılığının normalin dışında yüksek sıklık ve sürede sekteye maruz kalmasıdır. Söz konusu kesintiler, genellikle sesletim, seslerin uzatılması, tek heceli sözcük tekrarı, hece ve ses veya hava akımındaki bloklar halinde görülmektedir. Bu araştırmada, ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında görevli olan öğretmenlerin, kekeme öğrencilere yönelik tutum ve algılarını incelemek amaç olarak belirlenmiştir. Belirlenen amaç doğrultusunda, konu ile ilgili literatür içerisinde yer alan daha öncesinde gerçekleştirilmiş olan araştırma ve çalışmalara göz atılmıştır. Gerçekleştirilen literatür taraması sonucunda konuyla ilgili bilgi ve başlıklara araştırma içerisinde yer verilmiştir.Öğe Türkçe Konuşan Normofonik Sese Sahip Yetişkinlerde Praat Yazılımı Kullanılarak Sesin Normatif Akustik Değerlerinin Belirlenmesi(Kapadokya Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2024) SARIGÜZEL, BurcuYetişkinlerde larenks ve sesin akustik özelliklerinde gelişim süreçleri boyunca meydana gelen değişikleri anlamak için yetişkin popülasyona ait norm çalışmalarının gerekliliği öne çıkmaktadır. Çalışmamızda, Türkçe konuşan 18-70 yaş arasındaki yetişkin bireylerde normatif veri oluşturulması ile yaş ve/veya cinsiyete bağlı değişkenlik gösteren zamana ve frekansa dayalı akustik verilerin elde edilmesi amaçlanmıştır. Çalışmamıza 18-70 yaş arasında normofonik sese sahip 123 yetişkin katılımcı dahil edilmiştir. Grup I; 18-30 yaş (32), Grup II; 31-40 yaş (24), Grup III; 41-50 yaş (24); Grup IV; 51-60; yaş (22) ve Grup V; 61-70 yaş (19) olmak üzere beş grup oluşturulmuştur.Öğe İşitme kaybı yaşayan kişilerde ses akustik parametrelerinin anlaşılırlığa olan etkisi,(Kapadokya Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü, 2024) HASÖZLER BAL, BegümBu araştırma da işitme kaybı tipi ve derecesi farklı olan bireylerde, seçilen üç ünlü sesin fonasyon parametrelerine bakılarak karşılaştırma amaçlanmıştır. İşitme engelli bireylerin kronolojik yaşları, Ankara Artikülasyon Test (AAT) yaşı ve rehabilitasyon süresi ile konuşma anlaşılırlığı arasındaki ilişkileri incelenmiştir. Araştırmaya, 7-12 yaş grubu 30 işitme engelli birey katılmıştır. Katılımcıların %26,7’si Orta derece sensörinöral işitme kaybı, %26,7’si Çok ileri derece sensörinöral işitme kaybı, %23,3’ü ileri derece sensörinöral işitme kaybı ve %23,3’ü mikst tip işitme kaybından oluşmaktadır. Ünlü seslerin akustik analizi için PRAAT (Version 4.4.20) programından yararlanılmıştır. Ankara Artikülasyon Testi (AAT) kullanılarak konuşma anlaşılırlıklarına bakılmış, eğitim süreleri hakkında bilgi toplanmıştır. Çalışma sonucunda Orta derece işitme kaybı olan katılımcıların APQ fonasyon (a,e,i) süreleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık vardır (p<0,05). İleri derece işitme kaybı olan katılımcıların Temel frekans fonasyon (a,e,i) süreleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık vardır (p<0,05). Tüm tanı türlerinde katılımcıların eğitim süreleri ile AAT test yaşı arasında istatistiksel olarak pozitif yönlü anlamlı ilişki bulunmaktadır (p<0,05). Tüm tanı türlerinin HNR fonasyon (a,e,i) süreleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık vardır (p<0,05). Alanyazı da bu konu hakkında çalışmalara bakıldığında işitme engelli bireylere uygulanan ses analizleri ve anlaşılırlık düzeylerini ölçmeye yarayan farklı testler kullanılmıştır. Bizim çalışmamızda işitme kaybı tipi ve derecesi farklı olan bireylerde, seçilen üç ünlü sesin fonasyon parametrelerine bakılarak karşılaştırılmış, bireylerin kronolojik yaşları, Ankara Artikülasyon Test (AAT) yaşı ve rehabilitasyon süresi ile konuşma anlaşırlığı arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışmadaki amaç, işitme engelli bireylerin dil ve konuşma bölümündeki literatürünü genişletmektir.